Adana Altın Koza Film Festivali'nin Tarihçesi
Birinci Altın Koza Film Şenliği
YIL 1969
“Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek, barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerinin, tanımalarını temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır”
Mustafa Kemal Atatürk
Sinemanın önemini yıllar öncesinden gören Mustafa Kemal Atatürk, bu bakış açısıyla, Abidin Dino’yu sinema eğitimi alması için “Türkiye’nin Kalbi Ankara” filminin yönetmeni Sergey Yurtkeviç’in yanına Rusya’ya göndermiştir. Yaşarken, Kurtuluş Mücadelesi’ni anlatan belge niteliğinde filmlerin hazırlanmasını istemiş, hatta hazırlanacak filmlerde bizzat kendisinin bile rol alabileceği sinyalini vermiş; ancak bu isteği gerçekleştirilememiştir
Türk Sineması’nın bugün yakalamış olduğu başarının altında yatan tek neden bana göre, Mustafa Kemal Atatürk’ün inkılaplarının başarı ile uygulanabilmiş olmasıdır.
Bugün filmleri sanatsal bakış açısı ile değerlendirebilen bir kitlenin oluşmasında yıllar öncesinde atılan adımların payı sonsuzdur. Bu atılımlardan bana göre en önemlisi film festivallerinin 60’lı yılların başlarında ortaya çıkmış olmasıdır.
Sinemanın altın çağı olarak adlandırılan yıllardan günümüze kadar ulaşabilen çok az sayıda film festivali günümüzde varlıklarını hala devam ettirebiliyor. Bu festivallerin en önemlilerinden biri, kuşkusuz Altın Koza Film Festivali’dir. Zaman zaman kesintiye uğrasa da bugün 22.’sini düzenlediğimiz Altın Koza Film Festivali’nin tarihçesini merak edenlerin olacağını düşünerek bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdik. Bu yazı dizisi ile birlikte Altın Koza Film Festivali’ni her sayımızda yıl yıl anlatmaya çalışacağım.
Sinemanın Altın Çağı; Film Festivallerinin Ortaya Çıkması
1960 sonrası sansür anlayışının bir nebze değişiklik göstermesi, 1960-1967 yılları arasında Türk Sineması için Altın Çağ olarak nitelendirebileceğimiz bir dönemin yaşanmasına vesile olmuştur. Bu dönem ile birlikte daha önceleri sözü edilemeyen konuların işlenmeye başlandığı görülür. Bugün Türk Sineması’nın kült filmleri arasında gösterilecek birçok film, bu yıllar arasında üretilmiştir.
1962 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğrencilerinden Sami Şekeroğlu ve arkadaşları ilk sinema kulüplerimizden olan “Kulüp Sinema 7”yi kurarlar. Sinema sektörü dışında sinema ile ilgili bir örgütlenmenin ortaya çıkmasının bir sonucu olarak İstanbul ve Ankara’da olmak üzere Sinematek Dernekleri kurulur. Bu süreçten sonra bir dizi film yarışmalarının düzenlenmeye başladığını görürüz.
1964 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali bu sürecin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Tıpkı Altın Koza Film Festivali’nin olduğu gibi…
Adana Sinema Kulübü ve Ziya Darendeli
Adana’da da Ziya Darendeli adında cevval bir lise öğretmeninin sinemaya olan sevdası ve Adana halkına sinemayı sevdirme düşüncesi Sinema Kulübü’nü kurmasını sağlar. Belli ki sinema alanında yaşanan gelişmeleri takip eden Ziya Darendeli, Adana’da bir film şenliği düzenlenmesi fikri ile yeni bir oluşumu benimser. Bu düşüncesini gerçekleştirebilmek adına karşılaştığı herkes ile bu düşüncesini paylaşır.
Ziya Darendeli’nin Şenel Türker hanımefendi’nin ilgisini çekmeye başarması sonucunda kafa kafaya veren ikili, önce Adana Belediyesi’nin desteğini alırlar. Ardından İstanbul’da faaliyet gösteren Türk Film Arşivi’nin desteği ile birlikte festivali yürütme kararı alırlar.
Bu gelişmenin sonucunda hemen bir yönetim kurulu oluşturulur. Bu kurulda sırasıyla;
Adana Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen, Güney Sanayi’nin ortaklarından olan Şenel Türker, Doktor Rahime Ataş, Sinema Kulübü Genel Sekreteri Hülagu İlhan Tunç ve Ziya Darendeli yer alır. Bu kurul İstanbul Film Arşivi ile birlikte festivalin tüzüğünü hazırlarlar.
Ve Ziya Darendeli daha sonra görevi; Şenel Türker’in başkanlığında kurulan Cahile Kolakoğlu, Nurten Öğretmengil, Turgut Yalkın, Bozkurt Ursavaş, Necibe Zaimler ve Selim Boysan’dan oluşan festival komitesine devreder.
Neden Altın Koza
Günümüzde sadece festivalimizin simgesi olan ama aynı zamanda bu bereketli toprakların bir zamanlar geçim kaynağı olan pamuğun kozası, Adana Film Şenliği’nin Altın Koza olarak anılmasını sağlamıştır. Bugün Altın Koza isminin festivalden kaldırılması sadece ödülünde adını yaşatmasına neden olsa da Adana Film Festivali Türk sineması için önemli festivaller arasında yer almaktadır.
Birinci Altın Koza Film Şenliği
15-22 Mayıs 1969 tarihleri arasında gerçekleştirilen I. Altın Koza Film Şenliği’ne dokuz film, başvuru yapmıştır. Bu filmler; Orhan Elmas’ın “Ezo Gelin”, Atıf Yılmaz’ın “Köroğlu” ve “Menekşe Gözler”, Lütfi Akad’ın “Kader Böyle İstedi”, Orhan Aksoy’un “Kadın Asla Unutmaz” ve “Kederli Günlerim”, Metin Erksan’ın “Kuyu”, Yılmaz Duru’nun “Mekansız Kurtlar” ve Yılmaz Güney’in “Seyyit Han” adlı filmlerdi.
Başvuru yapan dokuz filmi değerlendirmek için Türk Filmleri Arşivi Başkanı Sami Şekeroğlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi Tamer Başoğlu, Ressam Ersu Pekin ve Adana Belediye temsilcisi, gazete yazarı Odhan Baykara’dan oluşan ön eleme jürisi Filmarşiv salonlarında filmleri izlemiş ve dokuz filminde yarışmasına oy birliği ile karar vermiştir.
Film Şenliğinin Jürisi;
Ünlü Türk romancısı ve senaryo yazarı Kemal Tahir’in başkanlığında toplanan film prodüktörü Nusret İkbal, rejisör Orhon M. Arıburnu, sinema oyuncusu Sema Özcan, eleştirmen Turhan Gürkan, Akademi öğretim üyesi estetikçi Neşet Günal, İçişleri Bakanlığı temsilcisi Alim Şerif Onaran, Türk Film Arşivi temsilcisi Bülent Erkmen ve Adana Belediyesi temsilcileri Kasım Ener, Yalçın Remzi Yüreğir, Zeki Yüzüak’tan oluşan büyük jüri, filmleri Adana’da seyredip, şenliğin yönetmenliğine bağlı kalarak yılın en başarılı filmlerini ve sanatçılarını belirlemiştir.
En Başarılı Film; Kuyu ve Büyük Ödül 15.000 Lira
İlk kez gerçekleştirilen bir sinema şenliğinde 8 oy ile en iyi film seçilen Metin Erksan’ın Kuyu filmi 15.000 lira ve Altın Koza heykelciği kazandı. 6 oy ile ikinci film seçilen Orhan Elmas’ın yönettiği Ezo Gelin filmi 10.000 lira ve Altın Koza heykelciği aldı. Yönetmenliğini Yılmaz Güney’in yaptığı Seyyit Han filmi ise 8 oy ile en iyi üçüncü film seçilerek 5.000 lira ve Altın Koza heykelciği almaya hak kazandı. Diğer ödüller şöyle sıralandı;
En Başarılı Rejisör (Yönetmen): Metin Erksan (Kuyu filmi ile)
En Başarılı Kadın Oyuncu: Fatma Girik (Ezo Gelin filmi ile)
En Başarılı Erkek Oyuncu: Yılmaz Güney (Seyyit Han filmi ile)
En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu: Aliye Rona (Kuyu / Kader Böyle İstedi filmleri ile)
En Başarılı Yardımcı Erkek Oyuncu: Hayati Hamzaoğlu (Kuyu filmi ile)
En Başarılı Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı (Seyyit Han filmi ile)
En Başarılı Senaryo: Safa Önal (Menekşe Gözler filmi ile)
En Başarılı Film Müziği: Nedim Otyam (Seyyit Han filmi ile)
En Başarılı Stüdyo: Lale Film (Kuyu filmi ile)
Festivalin ödül töreninde Kuyu filminin oyuncularından Nil Göncü’nün de ödül aldığını görürüz. Bu olayı Necip Sarıcı’ya sorduğumda Fatma Girik gibi bir starın karşısında ilk filmi ile yarışan Nil’in hiç şansı yoktu diyor. Ödül alamayacağını öğrendiklerinde festivali organize edenler arasında yer alan Ahmet Sapmaz’a Nil Göncü’ye Güney Sanayi Özel Ödülü verilmesini teklif eder. Böylelikle Nil Göncü’de festivalde ödül alanlar arasında yerini almış olur.
Siz Hiç Fatma Girik’in Ödülünü Ağlayarak Aldığını Gördünüz mü?
O yıllarda yarışmaların azlığı ve Hülya Koçyiğit gibi starları geride bırakmış olmanın mutluluğu ile Fatma Girik’in ödül heykelciğini kaldırırken ki heyecanını kelimelerle tarif edemem sanırım. Gözlerinden akan yaşlar eşliğinde ödülünü kaldırdığı fotoğrafları gördüğünüz zaman sizlerin de benimle aynı fikirde olacağınız düşüncesindeyim.
Adanalı Tayfur da Adana’daydı
Adanalı Tayfur tiplemesi ile üne kavuşan Öztürk Serengil, Adanalıların onu unutmayıp festivale davet etmelerinden dolayı çok memnundur. O günlerde gazetecilere “davet edildiğim ilk film festivali” diye demeçler verir. Festivalde üç gün boyunca yaptığı gösterilerle Adanalıların beğenisini tekrar kazanmıştır.
Festival Zamanı Yılmaz Güney Muş’ta
Yılmaz Güney günler öncesinden kendisine gönderilen davet mektubuna karşılık şu cümleler ile festival komitesine; “Üzgünüm, çaresizim. Elim kolum bağlı. Orada, aranızda olmayı ne çok isterdim. Davetiyenizi o kadar çok okudum, o kadar çok baktım ki… Ve hep başımın ucunda (…) diye geri dönüş yapmıştır.
Bu satırların devamında kendisinin vatani görevini tamamlamak üzere o sıralarda Muş’ta bulunduğunu ve bu nedenle festivale katılamadığını anlıyoruz. Ödül törenine ait videoyu izlediğim zaman ödülünü onun yerine can dostu ve aynı zamanda menajeri olan Abdurrahman Keskiner’in aldığını görüyorum. Arif Keskiner, Umut filminde Yılmaz Güney'in yapımcı olarak kendi adını yazmak istemediği için çok güvendiği dostu ve iş asistanı olan Abdurrahman Keskiner'in adını yapımcı olarak kullandığını söylemektedir.
Bilmediklerimiz Daha Önce Duymadıklarımız
Festivalin yapılacağının duyurusu ilan edildikten kısa bir süre sonra her dönemde olduğu gibi o dönemde bazı söylentiler ortaya atılır. Bu söylentilerden biri altı yıldır yapılan Altın Portakal Film Festivali gibi başarılı olamayacağı, bir diğeri de üç ay gibi kısa bir sürede Adana’nın böyle bir organizasyonu başaramayacağı düşüncesidir. Bunlara ek olarak İstanbul’daki prodüktörlerin de festivali tam olarak desteklememesi bir hayli can sıkıyordu. Prodüktörlerin bu tutumuna kızan isimlerden biri de Yılmaz Güney’di. Asker’den yazdığı mektubunda “İstanbul’da prodüktörler… Onlar ki, şu memleketin alınyazısını çizenlerle ortaktır… Daima, kendi yazdıkları oyunu, kendileri oynarlar. Oyunun sonunu bilirler. Bu festivale katılmamalarının tek sebebi, sahnenin, çok namuslu seyirciler karşısında kurulmuş olmasıdır. Onlar için tek çare, kaçmak, oyunlarını, kendi oyuncaklarıyla istedikleri yerde rahatça sürdürmektir.
Ve bu, şaşmaz bir gerçektir ki, bütün kötü çocuklar, günün birinde, oyuncaklarıyla yalnız kalırlar. Onları bu yalnızlığa mahkum etmek bir borçtur.” diye kızdığına şahit olmaktayız.
Sanırım festivalin en zor durumda kaldığı an ise Yeşilçam’ın renkli prodüktörlerinden Ümit Utku’nun bir gazeteye verdiği demeçte “henüz başlamamış festival için birinci film belli” açıklaması olmuştur.
Arkasından, festivalin başladığı gün olan 15 Mayıs 1969 yılında saat 10.00’da muhteşem bir merasimle sonuçların jüri tarafından açıklanması ve “Kuyu” filminin birinci seçildiğinin duyurulması prodüktörleri sevindirse de prodüktörler istediklerini elde edememişlerdir.
O dönemin görsel kayıtlarını incelediğimizde Adana’nın misafirperverliğinin gelen sanatçıları hayli memnun ettiğini görüyoruz. O dönemde bile bir konuğun, kent içinde gezebileceği bir yere gitmek istediği zaman otelin resepsiyonunu araması yeterliymiş. Düzenlenen gece etkinliklerinde çekilen fotoğraflara baktığımız zaman sanatçılarımızın çok da mutlu olduklarını görmekteyiz.
Festival başlamadan bazı dedikoduların ortaya atılması ve jürinin bir hata yaparak yönetmeliğe göre hareket etmemesi festival komitesini zora soksa da film şenliğinin ilk yıl için gayet başarılı sonuçlandığını söyleyebiliriz.
İkinci Altın Koza Film Şenliği’nde Yılmaz Güney’in festivale nasıl damga vurduğunu ve diğer ayrıntıları sizlerle paylaşacağım…
Kaynakça;
Necip Sarıcı, Lale Film Stüdyosu
Burçak Evren 2014, Gayri Resmi Türk Sinema Tarihi, Altın Koza Yayınları
Yeni Adana Gazetesi, 16-19 Mayıs 1969 tarihleri arasında yayınlanan sayıları
Ses Dergisi, 24 Mayıs 1696 sayısı
Ses Dergisi, 31 Mayıs 1969 sayısı
Mehmet Emin Arıcı
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları