Adana’dan Paris’e Bir Yaşam Öyküsü
Abidin Dino’nun Eşi Güzin Dino
“Adana’dan mı geldiniz? Biz de Adanalıyık... Ben Adana’ya gelin gittim ”
Büyük kent metroları inanılmaz bir şey. Sanki hokus pokus sihirbazlık yapılıyor… Bir meydandan caddenin altına iniyorsunuz, size çok kısa gelen bir yolculuktan sonra kendinizi bambaşka bir dünyada buluyorsunuz. Paris metrosu ise dünya metrolarının içinde en kullanışlı olanlarından. Sizi 10 milyonluk bir kentin bir sokağından alıyor, bir İstanbul seyahati yapıyor olsanız saatlerce uzak diyebileceğimiz başka bir sokağa kısa sürede çıkarıveriyor. Türkiye’nin en önemli ressamı, başarılı sinemacısı ve bilinen yazarı rahmetli Abidin Dino’nun eşi Güzin Dino ile buluşmamız da böyle bir metro sihirbazlığı ile başladı. Paris’in en Fransız denilecek caddesi Şanzelize’den yeraltına indik, omzumuza dokunduğu hissine kapıldığımız sihirli sopanın etkisiyle temiz bir Türk sokağından dışarı çıktık. Kelimelerimi çoğul kullandığıma dikkat etmişinizdir. Buradan yalnız olmadığımı hissedeceksiniz ama ben Hanife de yanımdaydı diye yazarsam, eşimle gittiğimi zaten anlayacaksınız. Araya daha fazla laf girdirmeden o Türk sokağından bahsedeyim isterseniz biraz. Köşede groseri denilemeyecek kadar büyüklükte bir kasap-bakkal karışımı bir dükkan düşünün. Ve levhasının bir yerinde de Fransızca bilmesek bile anlayabileceğimiz “Helal Et” cümlesi. Tabi ki domuz hariç, çeşitli et parçalarının yanında öne çıkmış otomatik tavuk kızartma makinesi. Sokağın üstündeki birkaç lokantadan biri darabasını indirmiş, “Ramazan Nedeniyle Kapalıyız” ilanı ile kimliğini ortaya koyuyor adeta. Diğer lokantanın tanıtımında ise “Döner” veya “Kebap” kelimelerini hemen okuyabiliyorsunuz. İşte Paris’in böyle bir bölgesinde oturuyor, Adana’nın en önemli valilerinden Abidin Paşa’nın gelini Güzin Hanım. Zaten Güzin Dino’yu tanıdıktan sonra böyle bir yerde oturmamasına şaşardınız.
Adana’nın Abidinpaşa Caddesinden, Paris’in Memleket Kokan Sokağına Süren Yolculuk
Rue D’etoule, on numara… Paris Belediyesi’nin sanatçılar için yaptığı konutların bulunduğu site. Rahmetli Abidin Dino’nun evi işte burada… 9. kat. Kapısını açtığında Güzin Dino’nun ilk sorusu inanılmaz:“Adana’dan mı geldiniz? Biz de Adanalıyık.” O da benim gibi “biz” kelimesinden ikinci bir kişiyi kastediyor. Abidin’i… Daha yeterince tanışma bile olmadan devam ediyor;“Ben Adana’ya gelin gittim!”Böylece anlıyorsunuz ki Dünya Sanat Tarihi’ne altın harflerle yazılan Abidin Dino ile Adana’da başlayan yolculuğu, Paris’te bu evde bitmiş. Gerçi bitmiş kelimesini yanlış da kullanmış olabilirim. Bununla ne demek istediğimi buluşmanın son sohbetini en başta aktararak anlatabilirim;Dinolar’ın evinden çıkmadan önce yaptığım iki tekliften biri , “Adana’da bir Abidin Sergisi açabilir miyiz?”di. Güzin Hanım bu teklifime cevap vermeden önce dalgın gözlerle evin orasına burasına serpiştirilmiş Abidin tablolarına baktı. “Ama ya satılırlarsa? Ben bunlardan nasıl ayrılırım? Onlar gidince sanki bana Abidin de gidecekmiş gibi geliyor.” diye cevap verdi.
Sade Bir Nikah
Ve Adana’da sade bir nikah yapılıyor. Aileler katılıyor mu bilmiyorum (sormayı unuttum). Ama zaten Abidin’in abisi Arif de Adana’da yaşıyor.Nikah şahitleri Türksözü Gazete ve Matbasının sahibi Nevzad Güven ve Güzin Hanımın adını o an hatırlayamadığı başka bir gazeteci.”Ferit Celal Güven mi?” şeklindeki soruma, “Hayır o değil?” yanıtını alıyorum. Biliyorsunuz Ferit Celal, Abidin Dino ile de çalışmış o dönemin önemli gazetecilerinden biri. Atatürk’e Adana gençliğinin andını okuyan kişi. Milletvekili… Nikahın çıkışında da fotoğrafları kışlalarından izinli ayrılarak, kenti gezmeye çalışan askerler, büyük bir sevgi gösterisiyle çekmişler.
Türksözü
Şimdi siz okuyucularımızın aklına bir soru takılabilir. “Niçin nikah şahitleri Türksözü’nün sahibi olan kişiler? Abidin’in Türksözü ile ilgisi nedir? Güzin Dino şöyle anlatıyor;Abidin Adana’ya sürgüne gelince iş bulmak zorundaydı. Ben de istifa ederek geldiğim için geçinecek para bulmamız gerekiyordu. İnönü ile yakınlığı olan bir tanıdığımız araya girdi ve o da kendi partisinden milletvekilliği yapmış Ferit Celal’i aramış olmalı ki Abidin Türksözü’nde işe başladı.Abidin Dino Türksözü’nde işe başlayınca neredeyse gazetenin her şeyi olmuş. Hem muhabiri, hem röportajcısı, hatta çaycısı. Bu tabi ki gazetenin duruşunu da değiştirmiş.Güzin Dino bu konuyu şöyle açıklıyor;“Abidin dil konusunda da çok yetenekli, zeki bir insandı. Rusça da dahil çok sayıda dil bilirdi. Bu yüzden yabancı radyoları takip eder, haberleri oradan tercüme ederek ertesi gün gazetede kullanırdı. Bu haliyle Türksözü haber açısından ulusal gazeteleri bile geçmişti”
Aman! Kırmızı Aşağı İnmesin…
Güzin Hanım’ın dediğine göre gazetenin sahibi Nevzad Güven Abidin’e şakayla karışık;“Abidin Bey, bizim gazetenin başlığı kırmızıdır biliyorsunuz. Ama bu kırmızı başlığın biraz aşağıya doğru yayılmasından tedirgin olmuyorum desem yalan olmaz.” der, arkasından gülümsermiş. Bu bilgi nedeniyle Adana’ya gelince hemen o yılların Türksözü’ne baktım. Acaba Dino gazetenin politikasını nasıl etkilemiş diye meraklıyım şüphesiz. Gerçekten de Türksözü’nün o yıllarda devam eden savaşta Hitler’e karşı Sovyetler Birliği ve müttefiklerin yanını tuttuğu açıkça görülmekte. Yani kırmızı biraz aşağıya inmiş vesselam.
Adanalılar Jantidir
Güzin Hanım Nevzad Bey’den yola çıkarak yaptığı anlatımında “Adanalılar jantidir” (yani bey efendi, merttir) sözünü birkaç kez kullanınca biraz açmasını istedik.Adana Bize Kucak Açtı “Biz sürgüne gitmemize rağmen Adanalılar bize kucak açtılar.” diye anlatmaya başladı. Kimse kendilerini dışlamamış. Herkes saygıyla karşılamış. Sürekli Şehir Kulubü’ne çağırmışlar. Hatta bir müddet sonra Erkek Lisesi’nin Fransızca öğretmeni ölünce, yerine Güzin Dino’nun atanmasını sağlamışlar.“Erkek Lisesi’ne tayinim çıkınca biraz tereddüt geçirdim.” diye anlatıyor Güzin Dino. “Lise Müdürü için Hitler yanlısı diyorlardı. Acaba bana kötü davranır mı diye düşündüm. Ama bana o kadar kibar, o kadar destekleyici davrandı ki…” Aynı müdür daha sonra da Güzin Hanım’ın naklini Kız Lisesi’ne aldırmak için yardımcı olmuş.
Adana’daki Evler
İlk evleri İstasyon civarında yenice bir evmiş. Ama o zamanlar şehir Halkevi (şimdiki belediye binası) civarında bitiyor. Neredeydi diye ısrarla sorduğumda da yakınında Alman Konsolosluğu vardı sanki diye hatırlamaya çalıştı. Ben de aynı anda hayal meyal konsolosluğun Atatürk caddesinde olduğunu anımsayarak ona yardımcı oldum. O zamanlar Atatürk Caddesi’nin ismi “İstasyon Caddesi” imiş. Kimisi de “Asfalt Cadde” dermiş. Adana’nın yolları taştan ya, yeni cadde asfalt olunca halk hemen ismi yakıştırıyor.Bu evde fazla oturmamışlar, Abidinpaşa’da başka bir eve taşınmışlar. Güzin Hanım,dedenin adıyla anılan bir caddede oturmak ne güzel bir şey, diye anlatıyor o evi. Türksözü Gazetesi’ne çok yakındı diye de tarif ediyor ayrıca. Demek ki şimdiki Merkez Bankası karşısında bir yerdeymiş. Ahşaptanmış evleri. Aşağıda bir bakkal varmış. Tahtanın aralıklarından aşağısı görünürmüş. Akşam erkekler bakkalda toplanır içki içermiş. Ama asla saygısızlık olmazmış. Ses gelmesin diye tahta aralıklarını gazete ile doldurmuş, Göğceli’nin köylerden getirdiği kilimleri sererek sesleri azaltmaya çalışmışlar.
Göğceli Kim ?
Göğceli 16-17 yaşlarında bir çocuk. Toros Dağları’nı parasız pulsuz dolaşıp, ağıt ve efsane derleyen bir genç. Akşamları da Abidin Dino ile Halkevi’nin yanındaki bahçede (şimdiki Abidin Dino Parkı) oturuyor, sohbet ediyorlar. Konuları edebiyat, resim, müzik ve diğer sanat alanları. Etraflarında da birçok genç toplanıyor tartışmalar oluyor.Güzin Dino’nun Göğceli dediği bu delikanlı sonradan Yaşar Kemal olarak ünlenen önemli yazarımızdan başkası değil.Daha sonra bu tartışmalara Bursa Cezaevi’nden Nazım Hikmet’in yanından gelen Orhan Kemal de katılmış. Güzin Dino bu yüzden o bahçeyi “Adana Sanat Akademisi” olarak isimlendiriyor.
Fikret Mualla
Konuşmamız Yaşar Kemal, Orhan Kemal diye önemli sanatçılara kayınca Fikret Mualla’yı da anlatmasını istiyorum;“Abidin Dino çok yardım etmiş değil mi Mualla’ya?” diye sorunca, yardımı parasal alanda algılayıp itiraz ediyor;“Hayır! Zaten bizim de paramız yoktu ki. Zor geçiniyorduk. Ama Fikret Mualla çok içki içer, Sen Nehri kenarında sızardı. Polis de hamisinin Abidin olduğunu bildiği için Abidin’e haber verirdi. Bağımlılık nedeniyle sık sık akıl hastanesine koyarlardı zavallıyı. Neyse ki Bayan Agnes ona Cannes’de bir ev tahsis etti de rahatladı.”
Abidin Dino’nun Evi
Bize ille de ikramda bulunmak isteğiyle küçücük mutfağına gittiğinde evi daha iyi inceleme şansına sahip olduk. Öncelikle söylemeliyim ki önünde oturduğu masayı, birçok Abidin Dino fotoğrafından tanıyorduk. Bu masa ve bir kanepenin sığacağı kadar büyüklükte bir salon düşünün, yukarıdaki asma kata çıkan merdiven de oldukça yer kaplıyor. Abidin’in masası mecburen kendini merdivenin altına saklamış. Mutfak da küçücük. İçinde ancak dönülebiliyor. Duvarlarda asılı olan veya sağa sola konmuş Abidin Dino’ya ait resimler bu küçüklük içinde daha da büyük görülerek adeta devleşiyorlar.Güzin Dino’nun oturduğu sandalyenin arkasında da başka bir devin fotoğrafı duruyor. Bir tarafında Abidin, diğer tarafında başını yasladığı Güzin ve Nazım Hikmet…
Arbaş İle Vera KesilmişFotoğrafı anlatırken Güzin Hanım, Nazım’ın arkadaşı olmaktan onur duyduğunu saklamadan gösteriyor. Sanki kendisi de bir devin karısı değil… Nazım ile tanışmak şerefiyle övünüyor.“Aslında bu fotoğrafın bir tarafında Avni Arbaş (ünlü ressam), diğer tarafında da Vera (Nazım’ın karısı) vardı. Ama biz Abidin ile birlikte, Nazım ile baş başa olmak istedik. Onların bulunduğu yerleri kestik.” diyor.
Adana’ya Davet Ettik
“Adana’yı bu kadar seviyorsunuz. Acaba davet etsek gelir misiniz?” diye sorarak ayrılmak isteyince de; “Biraz daha kalın, yarın yeniden gelin, yeterince ikramda bulunamadım.” diyerek biraz daha kalmamızı istiyor ama davetimizi de kabul ediyor.Bu misafirseverliğe bakınca onun bir Adanalı olduğuna bir kez daha kani oluyoruz. İstemeyerek ayrılıyoruz. Bu misafir severliğe bakınca onun bir Adanalı olduğuna bir kez daha kani oluyoruz.
Haluk Uygur
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları