Avrupa'nın Süslü Salonu VENEDİK
AŞKIN ŞEHRİ
Venedik diye yazılıp, aşkın şehri olarak okunan rüya şehir, benimse okuduğum ilk aşk romanın mekanı... Kerime Nadir'imizin benzeri Barbara Cartland'ın Venedik'i... İşte onun romanlarında ki, tarihin en büyülü aşklarının yaşandığı romantik şehir... Adeta suyun üstünde durduğunuz gerçek üstü bir yer...Günümüzde öyle aşklar yaşanıyor mu, diye düşünüyorum ama pek sanmıyorum maalesef...
Taksi Yoksa Vaporetto Verelim...
Bu sene Venedik'e de kış gelmemiş, Aralık ayının son günlerinde günlük güneşlik bir hava, her yer cıvıl cıvıl, neşeli. Sadece yaya trafiği mevcut, adeta cennette gibiyiz. Tabi taşıyacak yükü olanlar icin aynı şeyi söyleyemem, mesela, yorulunca bir taksi çevirmeniz mümkün degil. Çünkü Avrupa'nın en geniş yürüyüş alanındasınız...Tarihi caddelerde, korna sesi duymadan gezerken bir yandan da yanınızdan akan kanalı seyretmekse ayrı bir deneyim. Eğer San Marco alanına vardıysanız, geri dönüş için endişelenmenize gerek yok, vaporettolar, otantik gondollar emrinizde, Venedik keyfinizi de katlamış olursunuz...
Para Peşin
San Marco alanı yaklaşık bir saat yürüme mesafesinde, sağlı sollu dükkanlarda birbirinden guzel cam eşyalar, kuklalar, maskeler, bütün dünya markalarını bulabilirsiniz. Tabi dünyanın her yerinden getirdikleri meyve sebzeleri satanları da unutmamak lazım. Pahalı mı derseniz, pahalı ama efsunlandığınız için farketmiyorsunuz.. . Bu güzel suda yüzen şehirde kredi kartı kabul eden yerlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez, yani para peşin, gerçeklerse peşin peşin acı ama anlamıyorsunuz...
Bu yürüyüşün sonunda Avrupa'nın salonunda buluyorsunuz kendinizi... San Marco meydanı 175 metre uzunluğunda, 82 metre genişliğinde, tarihi 9. Yüzyıla dayanan bir meydan. O zamanlar, Dükler aldıkları kararları burada açıklarmışlar. Caffe Florian ise meydanın ve İtalya'nın en eski kafelerinden olup, pek çok şairin, yazarın buluşma yeri olmuş. 1720 den kalma bu yer Goethe, Proust, Hemingway, Twain gibi bir çok sanatçının kahve mekanıymış. Son derece pahalı olan bu kafe bu günde misafirlerine hizmet veriyor. Kişisel gözlemime göre, yılbaşı gecesi için çok önceden rezervasyon yapabilen mutlu azınlık, hem kendi elit muhitleriyle eğlenip, hem de camın arkasındaki meydanın eğlencesine tanık oldular...
Meydandaki kalabalıksa, önce kentin ruhuna uygun valslerle, sonrada 21. Yüzyıla uygun canlı performanslarla yeni yılı karşıladılar.
Sultan Ahmet'in 4 Atlısı
Napolyon'un deyimiyle, Avrupa'nın en güzel şenlik alanında, bizden Osmanlı'dan iz var mıydı, derseniz, tabi ki vardı. Öyle büyük bir medeniyet kurmuşuz, o kadar uzun dünyaya hükmetmişiz ki iz bırakmadığımız yer yok. Maalesef, bizden kaçırılan eserlerle bu yüzen salonu süslemişler. Sultan Ahmet'ten götürülmüş atlar ve askerler çok tanıdık baktılar bana, keşke elimde olsa da onları da alıp dönebilsem memlekete.... Ama tüccarlıkta dünyaca ünlü Venedik'lilerle bu pazarlığı yapmak benim harcım değil, Kayserili olsam belki...
Murano mu... Paşabahçe mi...
Şehrin salonunun çıkışında vaporettolar, gondollar sizi bekler, Mestre'ye götürmek için, isterseniz cam eşyalarıyla ünlü Murano adasına da gidebilirsiniz. Renkli camların, kristallerin dünyasında kendinizi kaybetmeniz için. Gerçi bizim Paşabahçe'nin onlardan geri kalır yanı yok, bir eksiğiyle, umarım en kısa sürede avizede yaparlar...
Verona, Verde, Como, Şekspir, Romeo ve Juliet'in evi aslında anlatacak çok şey var.Ama diyorum ki bir yere kadar anlatılır, sonrası anlatılmaz yaşanır... Öyleyse durmayın acele edin, Venedik randevunuza gecikmeyin, aşkın şehri sizi bekliyor...
İpek Kobaner
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları