BEYNİN PİRİ REİSİ: PROF. DR. M. GAZİ YAŞARGİL
‘‘Mesela elma bir bütündür. Ama portakal dilim dilimdir. Beyin de portakal gibi dilim dilimdir ve o dilimlerin arasında su yolları bulunur. Benim yapmaya çalıştığım o su yollarını ameliyat mikroskobu altında izleyerek beynin hastalıklı bölümüne girmek’’. Gazi Hoca 55 yıldır anlamaya çalıştığı beyni, bir gazeteciye böyle basit cümlelerle anlatıyor.
Yakın dostu Can Yücel, Rengahenk adlı kitabını ithaf ettiği Gazi Yaşargil için ‘‘Beynin Piri Reisi’’ diyor. Piri Reis'in de ünlü haritasını okyanus kıyılarını izleyerek çıkarttığı söyleniyor.
12 binin üzerinde ameliyat yapan, yüzlerce bilim adamı yetiştiren Gazi Yaşargil, yaptıklarını ‘‘beyin cerrahisinde çıkılmış basamaklar’’ olarak tanımlıyor: ‘‘20. yüzyılda sadece Cushing'le ben değil, katkıları olan çok sayıda arkadaşımız var.’’ diyor. Çünkü Amerikan Beyin Cerrahları Birliği tarafından 1999 yılında 340 isim arasından, beyin ve sinir cerrahisinin bilimini ve sanatını kökten değiştiren Prof. Dr. Harvey Cushing ve Prof. Dr. Gazi Yaşargil yüzyılın birinci ve ikinci yarısı için "asrın adamı" olarak belirlenir. Üstelik Yaşargil, bu unvanı alan yüzyılın yaşayan tek beyin cerrahıdır. Birliğin önemli ve saygın yayın organı “Neurosurgery” Dergisi kasım sayısında ‘Man of the Century’ başlığı ile Gazi Hoca’yı kapak yapar. Neurosurgery Dergisi’nin editörü Michael Apuzzo, kendisine tam 81 sayfa ayırır. Amerikan Beyin Cerrahları Birliği tarafından, Prof. Dr. Gazi Yaşargil’ in, beyin cerrahisine mikroskobu sokarak özellikle beyin damarlarındaki balonlaşmanın (anevrizmanın) ameliyatında çığır açtığı vurgulanır. Araştırmacı yönünü sürekli ortaya koyan Prof. Dr. Yaşargil’in ayrıca ameliyatlarda kullanılmak üzere geliştirdiği teknik ve cihazlardan da söz edilir. Çünkü Prof. Dr. Yaşargil, beyin loplarını açmada kızının adını verdiği "Otomatik Leyla Ekartörü" ve anevrizma ameliyatlarını baloncuğu kapatan "Yaşargil Anevrizma Klipleri"ni dizayn etmiştir.
Prof Dr. Gazi Yaşargil, anne ve baba tarafından İstanbullu olmasına rağmen kaymakam olan babasının o sırada görevli olması nedeniyle Diyarbakır Lice doğumlu. Doğum tarihi o dönemde doğuda büyük karışıklıkların olduğu 1925. Ailenin üçüncü çocuğu. Aile 2 yaşındaki kardeşi İhsan’ın tıbbî olanaksızlıklardan dolayı tifo’dan ölmesi ve babasının görevi nedeniyle 3 aylıkken 4 yaşındaki ablası Selma ile birlikte Ankara’ya taşınır. O günleri "Garip şekilde bu olay beni ve kardeşlerimi tıp okumaya teşvik etti" diye hatırlar. Nitekim, kendisinden 2 sene sonra doğan kardeşi Erdem, İsviçre’de genel cerrahi profesörü, 4 sene sonra doğan kardeşi Günay da Zürih’te fizyoloji profesörü, en küçük kardeşi Tomris ise, Ankara’da kimya doktoru olur.
Ankara’da çok soğuk bir kış günü okula giderken yüz felci geçirir. Henüz 16 yaşındadır. Nöroloji uzmanı Prof. Yusuf Sarıbaş tarafından soğuğa bağlı gelişen yüz felci tanısı konur ve hocanın tedavisiyle 9 ay içinde iyileşir. Bu tedavi sırasında Ankara’da nöroloji kliniğini kuran Sarıbaş’ın tıp felsefesi ve tarihi üzerine yazdığı denemeler, genç Gazi Yaşargil’i derinden etkiler. Ayrıca bu hastanede tedavisi olmayan sayısız nöroloji hastası ile karşılaşması ve bunun nedenlerini Prof. Sarıbaş’a ve kendi kendine sorar. Bu onun daha sonradan birçok şeyi sorgulamasının temelleri olacaktır.
Gazi Yaşargil, bu yıllarda Ankara Erkek Lisesi'nde okumaktadır. En yakın arkadaşları Ömer ve Erdal İnönü ile dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu Can Yücel'dir. İki arkadaş lise yılları boyunca para biriktirirler. Bu paralarla yurtdışına gidip eğitim görmeyi hayal ederler. Bu fikri Hasan Ali Yücel'e açtıklarında şöyle bir yanıt gelir: ‘‘Gazi oğlum sen gidersin, ama Can Millî Eğitim Bakanı’nın oğlu olduğu için gidemez.’’ Gazi ile Can'ın yolları liseden sonra Gazi'nin tıp okumaya gitmesiyle ayrılır. Ayrılırlar ama hiç bir zaman kopmazlar. Bu dostluk o kadar sağlamdır ki, Can Yücel'in ölmeden önce duyduğu son sözler, Yaşargil'den gelen selam olur. Güler Yücel anlatıyor:
‘‘Hasan Amerika'dan gelmişti. Babasının kulağına eğildi, ‘Gazi seni çok seviyor, çok selam söyledi' dedi. Bu sözler Can'ın duyduğu son sözlerdi. Sonra gözlerini kapadı ve gitti.’’
Yücel’in öldüğü 12 Ağustos 1999 günü Gazi Yaşargil'in postasından bir paket çıkar. Pakette Can Yücel'in ‘‘Beynin Piri Reisi Gazi Yaşargil'e’’ ithaf ettiği ‘‘Rengahenk’’ adlı şiir kitabı vardır. Dostunu kaybettiğini aynı saatlerde öğrenen Gazi Bey, gözyaşlarını tutamaz. Aralarındaki sevgi öylesine büyüktür ki sonradan çocuklarına birbirlerinin ismini verirler. Gazi Yaşargil'in Can Yücel'in oğlu Hasan'ın doktor olmasında da büyük rolü olur. Liseyi bitirince, ‘‘Bunu ben okutacağım’’ diyerek Hasan'ı yanına alan Yaşargil desteğini esirgemez.
Prof. Dr. Yaşargil, 1943 yılında Almanya- Naumburg’da başladığı tıp eğitimini 1949 yılında İsviçre-Basel’de tamamlar. 1950′lerde Muensingen/Bern’ de dâhiliye ve genel cerrahi ihtisası görür, 1953′de Prof. Krayenbühl’ün yanında asistan olur. 1960′da meşhur cerrah Pete Donaghy ile buluşarak Burlington‘da mikrovasküler cerrahi laboratuvarında çalışmaya başlar. Çok geçmeden usta ve talebesinden "beyin cerrahisinin çehresini değiştiren adamlar" diye bahsedilmeye başlanır. Yaşargil, hocası Donaghy’nin "Dokuya insanlara davrandığınız gibi davranın; nezaketle ve saygıyla" sözünü sonraki kuşaklara rehber yapacaktır.
Yaşargil, Donaghy’nin yanında mikroskop altında beyin damarlarına müdahale imkânlarını araştırır. Bu sırada, kafatası dışındaki bir arteri (yüzeyel temporal arter) kafatası içindeki bir artere (Orta serebral arter) ağız ağıza bağlamaya muvaffak olur. Bu, beyin cerrahisinin ilk "by-pass"ıdır. Beyin ameliyatlarına mikroskobu sokan Yaşargil, anevrizma’ya karşı ilk müdahale tekniğini geliştiren isim olarak tıp tarihine geçer. Çok geçmeden dünyanın bütün cerrahları "Donaghy & Yaşargil" modelini öğrenmek için Zürih’e akın eder.
1973 yılında ordinaryüs olan Yaşargil 1992′ye kadar klinik şefliği yapar ve 1993′ de emekli olduktan sonra çalışmalarına ABD Arkansas Tıp Bilimleri Üniversitesi’nde devam eder. Binlerce hekim yetiştiren ve halen Arkansas Üniversitesinde çalışan Yaşargil için bu üniversitede kendi adına bir kürsü kurulur.
Beyin dokusu ve damarsal yapıların ameliyatları konusunda çok sayıda yayını bulunan ve çeşitli ülkelerden binlerce hekime eğitim veren Prof. Gazi Yaşargil’in makalelerinden bugüne yaklaşık 5 bin alıntı yapılmış, 23 yılda 3 bin hekim yetiştirmiştir. 4′ü yabancı – dünyanın 6 tıp fakültesinden fahri doktorası, 14′ü yabancı – dünyanın 16 tıp kurumundan fahri üyeliği olan Prof. Yaşargil’in uluslararası 16 ödülünün yanı sıra Millî Egemenlik Onur Ödülü, TBMM Onur Ödülü ve TC Üstün Hizmet Madalyası vardır.
Gazi Yaşargil 25 senedir Dianne Gibson ile evli. Dianne, uzman mikro cerrahi hemşiresidir. Yaşargil Hoca, O olmadan en küçük bir ameliyata bile girmez; ‘‘Onsuz bir tek adım atmam.’’ der. Leyla, Ceylan ve Can adında üç çocuğu olan Yaşargil patentli buluşlarına çocuklarının adını verir.
Türkiye’ye neden gelmediği konusunu ise hoca şöyle açıklıyor: ‘‘Bir kaç kere gelecek gibi oldum. Rahmetli Turgut Özal'la Malatya'da bir klinik yaratmaya niyetlendik,
olmadı. Ankara Sevgi, İstanbul Alman ve Vakıf Gureba hastaneleriyle konuşmalar yaptık. Olmadı, çünkü bana verilen sözler tutulamadı. Bir kere ben özel hastaneye gitmek istemiyordum, halka hizmet vermek istiyordum. Sonra Arkansas'ta bana çok iyi çalışma koşulları sağladılar. Bina iyi olacak, alet edevat olacak bir de personel ve uzman ekipler olacak. Bunlar da bir anda olmuyor, zaman gerekiyor. Oysa ben durup bekleyemezdim. Çünkü beyin mikro cerrahisine ve meslektaşlarıma vereceğim hizmetler vardı. İsterdim ki çok param olsun da, kimseden yardım istemeden Türkiye'de bir hastane kurayım. Bu hayalimi gerçekleştiremediğim için hâlâ çok üzülürüm”.
Yaşargil'in cerrahlara ve insanlara bir formülü var: ‘‘Beyin emir verir, el emri yerine getirir. Kalp de yapılan işe rıza gösterir. İşte bu üç organın uyumuna çok önem
veriyorum. Bir şey yaparken elimiz daima kalp hizasında olmalıdır. Vicdanın sesi dinlenmelidir.’’
İlk baskısı 1982’de, yani 12 Eylül darbesinden iki yıl sonra yapılan "Rengâhenk"i Can Yücel, Türkiye’nin sonradan keşfedeceği, yakın arkadaşı, Ece Ayhan’ı da ameliyat eden, dünyaca ünlü beyin cerrahı Gazi Yaşargil’e ithaf etmiştir: Kitabın kapağında öyle yazar; "Beynin Pirî Reis’i Gazi Yaşargil’e." Yaşargil de Can Yücel’in ölümünden sonra kitaba yazdığı bir yazıda, dostluklarının tarihsel temelinden çok, onları besleyen kültürel iklim ve dünya görüşünün derinleştirici etkilerinden söz eder.
Çok işime yaradı. Bütün sitelerde aynı şeyler anlatılırken bu sitede birçok farklı bilgi buldum.