Bir Oyun Olarak Futbol
“Futbol basit bir oyundur, zor olan onu basit oynamaktır.”
Futbol dendiğinde söz konusu olan; sadece belli kuralları, sınırlanmış bir zamanı ve alanı olan, belli bir amaca yönelik bir oyun olmadığıdır. Futbol bir kültür, bir sektör, bir fenomen, sosyal, kültürel ve ekonomik bir olgu olduğundan, odaklanılacak konular ve onlara yaklaşılacak bakış açısı her geçen gün önemini daha da arttırmaktadır.
Futbol; 4 Bin Yıllık Bir Oyun
İsa’dan önce ikinci bin yıla dek uzanıp Mayalar’da ve Aztekler’de bir külte dönüşen, 1863’te İngiltere’de bugünkü biçimiyle yeniden şekillenen modern futbol aslında bir oyundur. O zamandan bugüne futbolla birlikte yaşamak günlük yaşamımızın en önemli parçası haline gelmiştir. Futbol, diğer spor dalları arasında estetize edilmiş en güzel oyunlardan birisidir. Ayrıca dünyanın en çok seyredilen oyunudur. Onu yok saymamız mümkün değildir. Sporu veya futbolu yok saymanın olanaksızlığı düşünülürse, onu kendi varoluş ilkelerine göre benimsemek zorunda olduğumuz da ortaya çıkar.
Oyun İletişimdirİnsan oynayarak insanlaşır. İnsanlaşma, ilişki kurma ve toplumsallaşma demektir. Oyun, insanın hem var olduğunun bilincine varmasına, bir benliği olduğunu bilmesine, hem de kendi eylemiyle kendisi dışında olanı değiştirebildiğini keşfetmesine aracılık eder. Aynı zamanda oyun, insanın hem kendisiyle hem de başkalarıyla ilişki ve iletişim kurmasını sağlayan en temel etkinliklerden biri olarak tanımlanabilir. Oyun; var olmanın, gücün ve eylemin bileşiminden oluşan en insani etkinliklerden biridir. Bu üç bileşen; var olma, güç ve eylem tüm oyunların yapısını oluşturur.
Oyun; Ben ve Öteki Var olmak, benin ayırtında olmak kadar, benim olmayanı da kurmak demektir. Güç, güçsüzlüğü ve eylem de karşı eylemi zorunlu kılar. Öyleyse oyun, ben ve öteki, güç ve ötekinin gücü ve eylem ve ötekinin eylemini içermek durumundadır. Futbol oyunu bu bileşenleri nedeniyle, Simon Kuper’in deyişiyle; “Futbol, asla sadece futbol değildir.” Futbol bir oyundur. Bir oyun olarak futbolun diğerlerinden farkı basitliğidir. Çoğu zaman futbol tutkunluğunun eleştirisine de temel kılınan bu basitlik aslında bu oyunun yükselişinin ardındaki sırrı taşır kucağında. Günümüzde bu basitlik arka planda matematiksel veriler ve benzeri teorik yığınlarla karmaşıklaştırılmakta ancak oyunun özündeki yalınlık baki kalmaktadır. Evet, 22 adam bir topun peşinde koşturur. Bu basitlik oyunun her açık alanda birkaç kişi tarafından bile oynanabilmesini sağlar. Bazen gerçek bir topa dahi ihtiyaç duyulmaz. Futbolu diğer oyunlardan ayıran bir başka nitelikse, oyunun amacını oluşturan sayı mekanizmasının değerliliğidir. Futbolda gol değerlidir. Gol, futbolun bayramı veya orgazmıdır. Diğer oyunlarda, her atılımda elde edilme ihtimali olan sayı, futbolda nadirliği ve belirleyiciliğiyle aynı zamanda muhteşem bir coşkunun kaynağıdır. Golün bu değerinin futbol coşkusu ve tutkusunu oluşturmadaki yeri ve değeri büyüktür.
Yenmek... Yenilmek... Sevinmek... Üzülmek
Futbolda da yaşamda veya oyunlarda olduğu ikilikler vardır. Futbolda da tıpkı aşkta olduğu gibi sevişmenin verdiği acı ve hazzın bir arada olduğu, elde etmekle elde edilmenin birleştiği, girmek ve almak, tutmak ve bırakmak, sahip olmak ve vazgeçmek, yenmek ve yenilmek, sevinmek ve üzülmek, ağlamak ve gülümsemek gibi ikiliklerin birbirinin iç içe geçtiği sahneler vardır. Top Beklenen Yönden GelmezFutbol oynayarak insan ruhunu anlamayı seçen Albert Camus, kalecilik yaptığı günler için, “Şunu öğrendim ki, top birine hiçbir zaman beklediği yönden gelmiyor. Bu bana hayatta çok yardımcı oldu, özellikle de büyük şehirlerde insanlar göründükleri gibi olmuyorlar. Bunca yıl dünyanın bana sunduğu tecrübeden sonra, ahlak ve sorumluluk hakkında uzun vadede en emin olduğum şeyleri futbola borçluyum.” der. Hayatı da bir oyun olarak değerlendirirsek futbol, hayatı da olduğu gibi almayı öğretiyor insana… Futbol oyunu giderek bir gösteri sanatına dönüştürülmeye çalışılırken aynı zamanda ona yeni sınırların çizilmeye çalışılması onu milyonlardan uzaklaştırma tehlikesi de taşıyor. Futbolun seyirlik yanı haricinde bir de yıkıcı, yok edici ve şiddet içeren yanı olması onu kendisinden soğutuyor. Milyonlar, futbol topunun peşine takılıp yuvarlanırken ona ayrılan para da çığ gibi büyüyerek sevenleri için tehlikeli olan başka bir oyuna dönüşüyor.
Nesne Değil... Özne...
Futbolu artık toplum bilimin, ruh bilimin, siyaset biliminin, tıbbın ve giderek estetize edilmiş bir kültürün ortasına yerleştirerek kavramak gerekiyor. Futbolun ayrıksı ve dışlanmış bir kültüre karşılık gelmesi onun aynı zamanda bir kültürel art alanı bulunmasının da göstergesidir. Futbolun kendisi bir toplumsal popüler kültürdür; ayrıca kendisiyle kısmen özdeşlenmesini gerektiren alt kültürleri de taşımaktadır. Popüler kültürün en gözde parçası olan futbolla ilişkimize düşünsel bir katkı yapmak da gerekiyor. Kimileri onu sevmiyor, kimiler ise hor görüyor. Bazıları içinse onu anlamaya çalışmak zaman yitimi. Haklı olarak yaşamın her türlü meseleleri ile ilgilenilirken memleket gerçekleri arasında olması gereken futbola bir yer bulunamıyor. Neyse ki böyle düşünenler çoğunluğun dışındalar. Futbol, toplumsal yaşamın nesnesi olsaydı kimse ondan uzak duramayacaktı. Oysaki o yaşamda hep özne olmaya çalışıyor.
Ali İhsan Ökten
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları