'BİZ RESSAMLARIN GÖZLERİNİ OYMALI': PABLO PİCASSO

Picasso’nun ve daha birçok kişinin alaycı bakış ve düşüncelerini daha başlamadan, hatta yazma düşüncesi ilk aklıma geldiğinden buyana hissediyorum. Picasso’nun ‘ne biliyorsun ki ne yazacaksın, ya da niye yazacaksın, zaten beni bilen bilir, bilmeyenden banane’ dediğini duyar gibiyim. Yani, belki de naçizane daha çok onun bende uyandırdığı duygulanımdan bahsetmeliyim. Gerçi onu ilk yazma merakım, muhtemelen kendi uzmanlık alanımla ilişkili olarak ‘Picasso’nun migreni’ başlıklı medikal yayınları fark etmekle başlamıştı. 
 
 
 
Google’a ‘Picasso’ yazınca 120.000.000, ‘Picasso and migraine’ yazınca 193.000 (‘Picasso ve migen’ yazınca 6.250) sonuç çıkıyor. ‘Pubmed’ medikal kaynak arama sayfasında da birkaç yayın bulunmakta. Picasso’ya sorarsak ise ‘yok böyle bir şey’ diyor (Figür 1).
2000 yılında Podoll ve Robinson migren hastalarının resimlerinde farklı bir özellik tanımladılar. 'Migren resim yarışması'na katılan hastaların 562 resmi üzerinde çalışma sonucu ve 6 çizimde 'hayali bölünme' tespit ettiler. Bu tip bir illüzyonda 'objeler ve insanlar yer değiştirebilir ya da birbirinden ayrılabilir gibi çatlak şeklinde çizgiler görünür'. Haan ve Ferrai (2011), editoryal yorum yazısı yazarken Pablo Picasso'nun 'La femme qui pleure' (1937) ve 'Portrait de femme au chapeau' (1938) gibi çalışmalarında benzer şekilde vertikal fasiyel bölünmelere dikkat çekmiştir (Figür 2 ve 3). Garip migren auralarının bir parçası olarak hayali bölünme Picasso'ya kadın yüzlerini karakteristik vertikal bölünme ve gözlerde kayma şeklinde resmetmeyi esinlendirmiş olabilir. 2000 yılında Londra'da dünya başağrısı kongresinde, Picasso'nun, başağrısız sadece aura yaşıyorsa kolayca migren tanısının atlanmış olabileceği ileri sürülmüş. Konferans 'migren Picasso quiz'i' ile canlandırılmış ve katılımcılar, Picasso'nun birçok resmi ile kendi görsel auralarını çizen migren hastalarının resmi arasında ayırım yapmada güçlük yaşamışlar. Bu bilgiler ve yorumlar eşliğinde de Picasso'nun adı değişmez şekilde migren ile ilişkili olarak anılmıştır.
 
 
Picasso ise resimlerindeki yüzün normal şeklinin bozulmasını şu şekilde açıklıyor: 'Doğayı neden taklit edeyim ki, sizlerin resimlerimde bulduğunuz manalar önemli'. 
Picasso benzeri resim yapan Braque’ın myopisi vardı. Göz hastalıkları, ressamları her zaman etkilemiş ve ilham vermiştir. Örneğin, tüm empresyonistler anlaşma yapmış gibi görme bozukluğu olan insanlar olarak tanımlanmıştır. Cezanne, Renoir ve Degas myoptu. Monet’in nükleer kataraktı, Pissaro’nun korneal ülseri vardı. Bu ressamların gözlük kullanmayı reddettiği ve resmi empresyonistik yapmak için belli bir uzaklıktan yaptıkları şeklinde hikaye vardır. Astigmatı olan ressam dünyayı uzamış görür ve bu şekilde resmeder. 
 
 
Yüzün bölünmesi kubizme ve tek ressama özgü değil ve kesinlikle beyin hastalığının dışavurumu değil gibi görünmekte. Öyleyse, bu Picasso’nun migreninin sonu mu? 'Picasso’nun migreni harika bir hipotez ancak delil yok' yorumunu eklemeden bitirilemiyor ilgili makaleler. 
'İspanya’da daha iyi ötsün diye saka kuşlarının gözlerini oyarlar, biz ressam tayfasının da daha iyi resim yapsın diye gözlerini oymalı' der, nesnelerin fotoğrafik görünüşünün ressamları sınırladığını düşünen Picasso. 
 
John Berger, 'Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı' isimli kitabında Picasso'nun sanat yaşamında tematik bir tutarlılık olmadığını, her şeyi deneyerek hep genç kaldığını ileri sürer. 'Bir resim yıkımlardan oluşan bir toplamdır' demiştir, kübizme gönderme yaparak. Sanatta gelişme diye bir şey olduğuna inanmaz. Ona göre sanatta geçmiş veya gelecek yoktur; bir sanat eseri her zaman şimdi de yaşamıyorsa hiç dikkate alınmamalıdır. Sanatta soylu-soysuz malzeme de yoktur. Sanatçı dört bir yandan gelen duyguların toplandığı depodur: Gökyüzünden, yeryüzünden, bir kâğıt parçasından, geçip gitmekte olan bir şekilden, örümcek ağından. Ben de bir ekleme yapayım; belki de bir hastalık ya da semptomdan.
 
Belki bir gün yine yazmaya çalışırım Picasso'yu. Onu daha iyi anladığımda. Belki de hiç anlayamam. Başta umut ettiğim gibi bende uyandırdığı duygulanımdan da pek bahsedemedim, çünkü ara ara heyecanlansam da sürekli bir sıcaklık hissedemedim. Biraz uzak, biraz soğuk geldi bana. Rıfat Şahiner'in, John Berger'in kitabı hakkındaki yazısının başlığı, 'Bir Sürgünün Büyülü Yüzü'. Bu başlığa layık görülen  Picasso'nun, psikoterapötik açıdan muhtemel bağlanma problemini kendime fazlasıyla yansıtmış da olabilirim, diye de düşünüyorum. 
 
Yazmaya başlarken not ettiğim gibi öyle uzun uzadıya çok şey yazasım gelmiyor Picasso'ya dair; nerde doğdu, nasıl bir çocukluk yaşadı, hangi ülkelerde hangi dönemini yaşadı gibi. Bu migren hikayesine kısaca değindikten sonra, bir kısmı renklerle ifade edilen dönemlerine karşı olan ilgimi de söylemeden bitiremeyeceğim son sözlerimi: Mavi dönem, pembe dönem... bir de çizgi resimler. Özellikle çizgi resimler bölümü sanki bana göre. Güvercin resmi çocukluğumdan kalma anılarda bir kitabın kapak sayfasıydı diye hatırlıyorum (Figür 4). Bu soğuklukta çocukluğuma dokunabilen  ve garip bir duygu karmaşasında bırakan Picasso'ya sevgilerimle...  
 
Kaynaklar
1. Dominiczak MH. Pablo Picasso and the Universe of Art. Clinical Chemistry 58:9:2012.
2. Blum HP. Picasso's prolonged adolescence, Blue Period, and blind figures. Psychoanal Rev. 2013;100(2):267-87.
3. Haan J, Ferrari MD. Picasso's migraine: Illusory cubist splitting or illusion? Cephalalgia. 2011;31(9):1057-60.
4. Ferrari MD, Haan J. Migraine aura, illusory vertical splitting, and Picasso. Cephalalgia. 2000;20(8):686.
5. Salcman M. Cover essay. Pablo Picasso (1881-1973), Guitar (c.1914). Neurosurgery. 2011;69(2):235-7.
6. Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı, John Berger, Metis yayınları, 6. Basım: Eylül 2015.
7. http://www.rifatsahiner.com/makaleler/picasso.pdf
 



SAYI 35 (Kasım- Aralık 2016)

Bu yazı 5618 defa okundu.