Çukurova Metropolü
Güç Yeniden Harekete Geçiyor… Yeni bir dev uyanıyor...
Anamur’dan başlayıp, Amanos veya yaygın ismiyle Gavur Dağları’na kadar uzanan bölgeye günümüzden 4000 yıl önce “Kizzuwatna Ülkesi” denilirdi. Yaklaşık 2000 yıl önce bu isim değişti “Kilikya” oldu. Şimdi ise Çukurova deniliyor.
İçerisine İskenderun, Osmaniye, Ceyhan, Kozan, Tarsus ve Mersin gibi şehirleri alan bu bölgenin merkezi kenti eskiden beri Adana… Tarihteki ismiyle Adaniya…İlginç olan; 4 bin yıl gibi önemli bir tarihi süreç geçirmesine rağmen, bölgenin coğrafi sınırlar değişmeden hala bir bütün olarak anılması.Bunun başlıca nedeni bu coğrafi sınırlar içinde yaşayan halkın sosyal, etnik , kültürel ve ekonomik özelliklerinin birbirine çok yakın, hatta aynı olması.
Kizzuwatna Halkından… Çukurova Halkına…
Benzer şeyleri üreten, olaylar karşısında benzer tepkileri veren, benzer inanışları, benzer mutfak alışkanlıkları olan insanlarda, haliyle birlikte davranma alışkanlıkları da olacaktır.
Zaten Mersin’in 1929 yılına kadar, Osmaniye’nin 1996 yılına kadar Adana’ya bağlı yerleşimler olduğunu düşünürsek, Osmaniye - İskenderun arasındaki Payas, Erzin, Dörtyol gibi ilçelerin 1938 yılına kadar Adana’ya bağlı olduğunu hatırlarsak, çok kısa bir süre önceye kadar bölgenin tek parça olduğu bilgisine ulaşabiliriz. Yani günümüzde çok rahatlıkla Anamur’dan, İskenderun’a, hatta Samandağı’na kadar uzanan bir metropol bölgeden bahsedilebilir. Aynı Edirne’den İzmit’e kadar uzanan İstanbul Metropolü ayarında bir metropolden bahsediyoruz.
Türkiye’nin İkinci Metropolü
Bu metropolün adını da siz koyun... İsterseniz Doğu Akdeniz deyin... İsterseniz Toroslar... Biz ise şimdilik “Çukurova” diyoruz. (Bunu Mersin, Adana ve Hatay Çukurova’sı diye alt bölümlerle de isimlendirebiliriz) Bizim hayal ettiğimiz; ekonomik gücünü, kültürel varlığını ve sosyal etkisini birleştirmiş, en az 8 milyonluk nüfusa ulaşmış, Türkiye’nin ikinci büyük yerleşimidir. Aslında bu sadece bizim değil, birçok Çukurovalı’nın hayali… Hatta bazı Adanalılar için hayalden öte geleceğin bir gerçeği durumuna gelmiş.
Madem artık “Güç yeniden harekete geçiyor… Yeni bir dev uyanıyor” görüşü hızla yaygınlaşıyor, biz de bu görüşün inanırlarına sormadan edemedik.
Adana’nın Geliştiğini Avrupa’dan Bile Görebiliyoruz...
Vali Sayın İlhan Atış’ın son zamanlarda şu cümleyi sık sık kullanıyor olması nedeniyle, konuyu ilk kez onunla görüştük;
“Adana’yı Konya, Kayseri veya Gaziantep ile kıyaslayanlar var, halbuki Adana zaten her yönüyle onlardan ileride, Adana’yı kıyaslayacaksak eğer İstanbul ile kıyaslamalıyız. Bence Adana’nın merkezinde yer alacağı Çukurova Metropolü İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en önemli gücü olacaktır.”
“Ben birlikten bahsederken şunu düşünüyorum, idari ayrım coğrafi ayrımı gerektirmez. Siz istediğiniz kadar coğrafyayı siyasi olarak bölmeye çalışın, bölemezsiniz. Toroslar ve Akdeniz benim kast ettiğim metropolün sınırlarını çizmiş zaten.”
“Adana… Mersin… Osmaniye… Hatay… Hatta Kahramanmaraş veya Niğde niye olmasın? Bu il merkezlerine ilaveten İskenderun, Tarsus, Ceyhan, Yumurtalık ve Kozan gibi büyük ilçeler de var.”
Tabi ki böylesine kararlı cümleler kullanıyor olunca, birçok kişinin aklına takılabilecek soruların bizi de düşündürmesi doğal…
Bizde Olan Hangi Şeyler Başkalarında Yok?..
Bahsettiğiniz kadar büyük bir güç olabilmesini bölgenin hangi olanaklarına bağlıyorsunuz?
Ben bölgedeki kentlerin olanaklarını birleştirmesiyle oluşacak büyük kentin (metropol), büyük bir güç olacağından bahsederken, bizim sahip olduklarımızdan çok, başka kentlerin sahip olamadıklarına bakıyorum. Başka bir yerde iki kıtayı birleştiren bir boğaz olmadığı için İstanbul, İstanbul olmuştur.
Şimdi bir de bölgemize bakalım isterseniz…
Dört hatta beş yüksek debili nehrin (Seyhan, Ceyhan, Berdan ve Göksu dört… Beşincisi hangisi?) birlikte beslediği başka bir bölge var mı? Hadi nehir olabilir. Bu nehirlerden beslenecek topraklar olmazsa su akıp geçer. Çukurova’da 460 bin hektar sulanacak arazi var. Ve bu sular ne mutlu ki, bölgemizde doğup, bölgemizde denize dökülüyor. Yani onlar tamamen bizim.
Ya güneş… 4 mevsim bölgeyi sıcak tutarak, üretim olanaklarını arttıran böyle bir enerji olanağını başka kentler ne kadar kullanabilir ki? Biz güneşli bir iklime sahip olmamız nedeniyle çok rahatlıkla açık alanda üretim yapabiliriz.
Beşinci Nehirden Petrol Akıyor
Bahsettiğiniz kadar önemli bir gücün oluşması için güneşten gelen enerji yeter mi?
Beşinci nehir ise petrol nehri. Ker-kük’ten ve Bakü’den petrol Adana’ya akıyor. Birinin 50 milyon ton, diğerinin 70 milyon ton kapasitesi var. Eğer bu borular tam kapasite ile çalışırsa 120 milyon ton petrol akacak. Adana’nın, 54,000 dönümlük enerji sahasıyla birlikte Türkiye’nin vazgeçilemez bir kenti olacağını o zaman göreceksiniz.
Başka ne var?
Başka ne var?… 1950’lerde hizmete girmiş ve hava koşulları nedeni ile bir kez bile kapanmamış bir havalimanı var. Böylesine bölgesel bir gücün Akdeniz’in iki (hatta daha fazla) önemli limanına sahip olması, üstelik bu iki limanın hızlı bir otoban ile bağlı olması bir ayrıcalıktır. Gelecekte ise Mersin- Hatay arası hızlı trenle de birleşebilir. Hatta Anamur, Samandağ arası deniz otobüsleriyle bağlanabilir.
Başka ne var?… 45 dakika kuzeye giderseniz dünyanın en güzel dağlarından Toroslar’a, 45 dakika güneye giderseniz Akdeniz’in tek bakir kalmış sahiline ulaşıyorsunuz. En az 160 kilometrelik bir sahil bu. Doğal yerleri korumak şartıyla, tüm yüksek düzeydeki yatırımlara açık.
Marmara Neyse, Çukurova O…
Siz çok büyük düşünüyorsunuz?
Mersin, Osmaniye, Adana Çukurova’nın toprağıdır, bölemezsiniz. Turizmde hamle yapacak olan Hatay, tekstilde Türkiye devi olabilecek Kahramanmaraş 1saat 15dakikalık mesafedeler. Yani Ataköy’den Kartala gider gibi.
Ben bu durumu gördüğümde Adana’nın Kayseri, Konya ya da Antep ile karşılaştırmasını hedef küçültme olarak görüyorum. İstanbul’un Marmara’da oynadığı rolü biz burada niye oynamayalım? Niğde veya Kahramanmaraş hayal diyenlerin hoşuna gitmeyecek ama, Kayseri de dahil bölgede bu rolü Adana oynayacaktır.
Sanayi konusunda ne düşünüyorsunuz?
AGİAD’ın bir toplantısında sayın Tosyalı’nın ifadesi şöyle:
“Biz artık çelik üretiminde dünyada söz sahibiyiz”.
Peki gerek Tosyalı’da gerekse diğer fabrikalarda yassı çelik üretebiliyorsak, neden yassı çeliği götürüp İstanbul’da işlesinler... En yakın yer Adana... Adana’da arazi var, Adana’da taşıma imkanı var, Adana’da çok iyi işci var... 160 km sahil var... Neden tersaneleri, otomobil fabrikalarını buraya kurmasınlar ki? Zaten Adana- İskenderun arasına 12 tersanenin kurulma izni alındı. 2 veya 3’ü faaliyete geçmek üzere.
Şahsi kanaatim otomobil fabrikaları bu bölgeye kurulacak ve bir de iddiam var. Çukurova otomobil ve araç yan sanayi alanında dünyanın önde gelen bölgelerinden biri olacak... Temsa Avrupa’da en önemli markalardan biri zaten. İsotlar da başaracak bu işi...
Son Yıllarda Çok Sayıda Otel...
Ya turizm?
Şu anda 5 tane çok yıldızlı otel yapılıyor. Sheraton 5 yıldızlı. Diğerleri dört yıldızlı. 3 yıldızlılar ise epeyce. Otelcilerin söylediklerine göre doluluk oranı % 92’ye varan başka bir kent yok. Otelcilerimiz iyi iş yapıyorlar...
2,485 milyon dolarlık yatırıma sahip bir kentseniz, hazirandan itibaren 5 milyar dolarlık bir yatırıma sahip olacaksanız, muhteşem bir organize sanayisine sahipseniz, hemen 46 km ötede 10 milyon dolarlık Petro Kimya yatırımınız varsa, insanlar buralara akın ederler.
Daha bugün İspanyol bir yatırımcı geldi. 60 milyon Euroluk yatırım yapacaklar... Neden Adana? dedim, bayan kahkaha attı… “Niye güldünüz?” diye sordum bu kez; “Adana’nın geliştiğini görmeyecek kadar vizyondan yoksun muyuz?” cevabını verdi.
Gücün Yeni İsmi:” Çukurova”… Adana Kendine Güvenmeli…
Adana Güçbirliği Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hamit Serbest aynı konuya farklı bir açıdan yaklaşarak cevap veriyor;
“1980’lerde bölgede sadece iki tane üniversite vardı. Çukurova Üniversitesi ve ODTÜ Gaziantep Mühendislik Fakültesi... Başka yok. Sonradan Mersin Üniversitesi Kuruldu… Niğde, Hatay Mustafa Kemal, Osmaniye Korkut Ata, K.Maraş Sütçü İmam Üniversiteleri onu takip etti. Ben yardımcı doçentken Mersin Üniversitesi’nin kuruluş raporunu hazırlayanlardan biriydim ve gün geldi o küçük Mersin Turizm Yüksek Okulu, Mersin Üniversitesi oldu...
Bu üniversiteler hep, Çukurova Üniver-sitesi’nin doğurduğu kardeş üniversitelerdir.
Bizim üniversitemizin adı Çukurova’dır, teknokentimizin adı Çukurova Tekno-kent’tir...
Ortak radyomuzun adı Çukurova Radyo - Televizyondur. Orkestramızın adı Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’dır. Ayrıca orkestranın devamı Devlet Opera Balesi olarak Mersin’de bulunur… Yani kuruluşlar Çukurova ismini, birlikteliğin ironisi olarak kullanırlar. Bu havzayı gözlemlediğinizde bu kavram çok önemli.”
Yani siz zaten eskiden beri bölgedeki kentlerin ortak hareket ettiği alanlar olduğunu mu söylüyorsunuz?
Çıkarlarımızın ortak olduğunu görebilmemiz için bu işler örnektir.
Mersinli dostlarımızla tartışıyoruz; çekişmeyi bırakıp, ortak akıl kullanabilmemiz lazım diye düşünüyoruz.
İskenderun Demir Çelik yassı çelik üretimine de başladı, bu beraberinde ciddi yan sanayi getirecek.
Yumurtalık’ta rafineriler planlanmış durumda, bir kısmı hayata geçmeye başladı bile. Ayrıca tersane planları var. Hatta ilk gemi indi. Otomotiv sektörü hızla gelişiyor. Yan sanayi de olacak, 2 tane otobüs fabrikası var şu an kentimizde. Zaten Mersin ile Tarsus arası doldu bile…
Diyelim ki, bir hayal kurduk… Merkezi Adana olan İskenderun, Osmaniye, Payas, Dörtyol, Tarsus ve Mersin’i de içine alan bir metropol düşündük… Böyle bir metropolün önündeki engeller nedir? Neyi aşmalıyız ki Çukurova’da böyle bir güç oluşsun?
Zannederim ki öncelikle kendimize güvenmemiz gerekiyor... Ben Adana düşüyor, değer kaybediyor düşüncelerini kabul etmiyorum. Kan kaybettiği yönler vardır ama bu tamamının gittiği anlamına gelmiyor. Siz Adana’daki iş olanaklarını İstanbul’daki iş olanakları ile kıyaslarsanız yanlış yaparsınız. Halbuki Adana’da başka hiçbir yerde olmayan bir sermaye var, bankada bekliyor. Önümüzdeki günlerde bu sermaye harekete geçecek.
Bu çağda önemli olan bilgidir... Gençler terlemeyi göze alıp kendilerine güvenirse inanıyorum ki çok şey yapılacaktır. Bu bir kültürdür... Bir araya gelme kültürü, Adana, Mersin ve İskenderun’u birlikte kalkındıracaktır.
İş birliği kültürünü geliştirip özümsememiz lazım... Örneğin; Mersin Akdeniz oyunlarına ev sahipliği yapacak. Adana’da faaliyet gösteren 16 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Sivil İnisiyatif Platformu olarak biz, bu konuda Mersin’i kutluyoruz ve ne tür yardım varsa hepsini yapmaya hazırız. Bunu bir bildiri yayınlayarak ilan ettik. MESİAD bize teşekkür etti. Bu ciddi bir iş bilirliğine açık çağrıdır. İlk fırsatta ADSİAD ve MESİAD’ın bulunduğu bir ortamda daha detaylı konuşacağız. Hepimize düşen görev iş birliği kültürünü oluşturmak...
Çukurova Metropolü 1975’Te Planlanmıştı
Sanayi Odası Başkanı da Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay’ın güçlerinin birleştirmesi ile büyük bir Çukurova gücünün ortaya çıkacağı inancıyla sözlerine başlıyor;
“Eski fotoğraflara bakıyorsunuz, üzerlerinde Mersin/Adana yazıyor. 1929 yılına kadar Mersin ayrı bir vilayet değildi. Tarsus ve Mersin Adana’nın birer ilçesiydi.
1929 yılında ayrılan yeni idari bölgeye İçel denilmesinin nedeni de, bu sözün ‘Çukurova’nın içleri’ anlamına gelmesi. Yani Mersin’in bu ismi, Çukurova’ya göre dağlık alanın içlerine doğru girmiş bir il anlamında kullanılmış... 1938’e kadar Hatay’ın Dörtyol, Payas, Erzin ilçeleri de zaten Adana’ymış. Bunlar 1938’den sonra İskenderun ve Antakya’nın da katılımıyla ayrılıp yeni bir vilayet olmuşlar. Kısacası 60-70 yıl önce Adana- Mersin- Hatay zaten tek bir vilayetti.
Adana’nın 8000 yıllık bir tarihi olduğunu biliyoruz. Geçmişten beri verimli bir yer. Bölge Çukurova diye biliniyor. Sonradan çizilen idari sınırlarla bu birlik parçalanıp, küçültülmüş. Bu sınırları yapay olarak bizler çizmişiz. Halbuki doğal sınırlar coğrafik özelliklerle oluşur.
Ben geçmişte İskenderun’dan Mersine kadar olan bölgede kader birliği yapmış insanlar olarak gelecekte de beraber olmamız gerekir diye düşünüyorum.”
Sayın Sürenkök arkasından Adana’da pek bilinmeyen bir gerçekten bahsediyor;
1975 yılında Çukurova Metropolü Kalkınma Projesi diye bir çalışma vardı ama bir türlü hayata geçmedi. Iskenderun’dan Mersin’e kadar uzanan otoyollar, hızlı trenler, altyapı planları, banliyo sistemleri planlanmıştı o zamanlar. Ama bizler bunu bir türlü hayata geçiremedik. Devlet Planlama Teşkilatı’nın 1975 yılında öngördüğü planlamada, 2010 yılı için Adana’nın 2 milyon nüfusa ulaşacağı ve İstanbul’dan sonra ikinci büyük metropol olacağı tahmin edilmişti. Osmaniye’nin ayrılmasına rağmen İki milyona ulaştık ama ikinci büyük metropol olamadık. Hatta 4.cü kentken 6. kent olduk.
Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi yaşama geçirilip, rafinelerin kurulmasıyla ve bölgede yapılacak planlamalarla burası gerçekten Akdeniz’in en canlı bölgesi olacak... Böylece tam 14 milyar Dolarlık bir yatırımın bölgeye gelmesi mümkün.
Şu anda Kocaeli - İstanbul bölgesinin sanayileşmeye doygun hale geldiğini düşünürsek, tersaneler ve santrallerin kurulması ile Adana çok canlı bir yer olacaktır.
Sanayi Odası Başkanı İskenderun’un rolünün önemine de değiniyor;
Geçen yıl İskenderun Demir Çelik Fabrikası’na yapılan 2,5 milyar Dolarlık yatırım ile yuvarlak demir üretiminden yassı mamül üretimine geçildi. Bu değişim bölgede otomativ ve tersane sanayinin gelişmesine neden olacak. Ayrıca yan sanayiler gelişecek. Halbuki yuvarlak demir sadece inşaatta kullanılıyordu. Geçmişte Ereğli’de ve İzmit bölgesinde yapılan sanayi yatırımları bu yüzden bölgemize kayacak.
Bölgede başka ne tip yatırımlar gözde olacak?
Bize bazı yatırımcılar soruyor; “Paramız var neye yatırım yapalım?” diye. Biz de kimyaya yatırım yapmalarını söylüyoruz. Çünkü Adana- Ceyhan- Yumurtalık bölgesinde rafineriler kurulacak. Türkiye’de kimya sanayi yeterli değil, maddeler dışarıdan geliyor. Adana böyle bir açığı kapatabilir.
Herşey lafta malesef. Yıllardır böyle güzel, şöyle büyük olacak diye onlarca şey duyduk. Malesef ortada hiç birşey yok ve günden güne durum daha da vahimleşiyor. Lütfen bu söylenenlerin takipçisi olun ve bizim adımıza hesap sorun. Bir kent dergisi yayınlıyor olmanın bu tarz sorumlulukları olduğunu da lütfen unutmayın. Çalışmalarınız için teşekkürler.