Festivaller Kenti ADANA
YENİ BELEDİYE BAŞKANLARI İÇİN S.HALUK UYGUR’UN KÜLTÜREL VE SANATSAL ÖNERİLERİ
Festivaller Kenti Adana
Önemli bir sanat alt yapısı olan kentimizde yapılacak sanat etkinlikleri, hem göreceli ve yaratıcı düşünmeye eğilimini sağlayarak analitik düşünen yeni bir nesil oluşturacak, hem de kentin tanıtımına katkı sağlayacaktır. Ayrıca kent insanının moral güç bulması için eğlence ihtiyacı da karşılanmalıdır.
Ancak yapılacak etkinliklerden kent için neyin(veya nelerin) beklendiği iyi planlanmalı ve hedefler buna göre belirlenmelidir. Bu emek, para ve zamanın fonksiyonel harcanmasını sağladığı gibi, önceden açıklanıp, toplumla mutabakatı sağlanan etkinlikler oldukları için haksız ve bilgisiz eleştirilerin azalmasına, değerlerin yıpratılmamasına neden olacaktır.
EĞLENCE BAŞKA SANAT BAŞKA
Sanatın asıl amacı eğlence olamaz. Sanat bir olaya (veya bir nesneye) çok yönlü bakmayı, ilk akla gelenin dışındaki olasılıkları da varsaymayı, daha önce düşünülmemişlerin düşünülmesi sistematiğini vb. öğreten toplumun dinamiği bir faaliyet alanıdır ve böyle olmalıdır. Bunun için yapılan etkinliklerin gençlere böyle bir eğitimi sağlayan etkinlikler haline getirilmesi, boş kalabalıklar yerine bu amaçla yaygınlaştırılması hayati önem taşır.
Herkesin bildiği gibi Avrupa’nın bilimde atılım yaparak dünyanın bilimsel lokomotifi haline gelmesi Rönesans diye isimlendirilen ve yeniden doğuşa yakışır bir düşünce sistematiğini kilise de dahil tüm halka yaygınlaştıran sanat hareketidir.
SANAT VE TANITIM
Ayrıca sanat gerek bizzat sanatçıların, gerekse onların oluşturduğu sanat ürünlerinin ve sanat kurumlarının ülke ve dünya düzeyinde tanınması ile kentin tanıtımına da katkı sağlar.
Fakat bu katkı tamamen popüler kültüre dayalı, eğlenceye yönelik olursa yeterince faydalı olmaz, yaptığı mum alevi etkisidir. Örneğin bir Sibel Can Konseri’nin tanıtıma katkısı konserin ertesinde unutulmaya mahkumdur. Buna rağmen Borusan’ın filarmoni orkestrasının kurumsal ve devamlılığı olan etkisi Borusan’ı marka yapmaya yetmiştir.
Kısacası sanatın tanıtım gücü ancak kurumsallaşma ve devamlılıkla etkili olur. Çukurova Senfoni, Şehir Tiyatrosu, sanat dernekleri gibi kuruluşların güçlendirilip, önemli sanatçılarla takviye edilmesi(veya yeni önemli sanatçıların çıkmasının sağlanması), bunların faaliyetlerinin kent dışına taşınmasının desteklenmesi önemlidir.
Hatay’ın amatör olmasına rağmen Medeniyetler Korosu’nun etkisi, Sibel Can’ın etkisinden çok fazladır. Halbuki Sibel Can’a bir kerede ödenen para böyle bir koroya bir yılda verilse, her yıl tanınmış yeni bir sanat kurumu oluşur. Düşününüz dünyaca bilinen bir kukla tiyatrosu oluşturmak, sadece 2 Sibel Can konseridir.
KARNAVALLAR DA ÖNEMLİ
Hiç şüphesiz halkın moral takviyesi için de sanat ve kültür etkinliklerine ihtiyaç vardır. Bu etkinlikler halkın beraberce eğlenme kültürünün oluşmasına katkı sağlayarak, çatışmaları da azaltacaktır. Ancak karnaval olarak isimlendirebileceğimiz (Rio karnavalı, Oktoberfest gibi…) bu etkinliklerin, toplumun gelişmesini sağlayan sanat festivalleriyle karıştırılmaması önemlidir. Örneğin kentimizde Şalgam festivali, hasat bayramı, Taşköprü günleri, Ramazan eğlenceleri, Portakal Çiçeği Festivali gibi içinde toplu eğlenmenin bulunduğu etkinlikler yapılmalı. O zaman kimse bir sanat filmi festivalinde Alemdar’ın niye olmadığını değil de Nuri Bilge Ceylan’ın gençlerle niye sinemada yaratıcılık diye bir workşop yapmadığını, okullarda sanat filmlerinin niye tartışılarak seyredilmediğini konuşur.
ÖZETLE;
1/ Adana’da yapılacak sanat etkinliklerinin hedefleri baştan belirlenmeli ve topluma deklere edilmeli, etkinlik programı ona göre yapılmalı
2/ Var olan, Film, 13 Kare, Edebiyat ve Tiyatro Festivalleri güçlendirilip, sanat kurumları ve sanatçı yetiştiren etkinlikler haline getirilmeli, bunun için bütçe ayrılmalı.. Ayrıca ihtiyaca göre yeni karnavallar da planlanmalı
3/ Her festivalden önce konuyla ilgili sanat kurumlarıyla işbirliğine girerek, okullarda hazırlık çalışmaları yapılarak, gençlerin etkinlikleri bilinçle izlemesi sağlanmalı. Bunun için sanat kurumları desteklenmeli. ( Bir sergiye gidecek genç, müellifi hakkında bilgiye sahipse, oradaki eserlerindeki düşünce sistematiği için önceden tartışılmışsa, kalıcı etki sağlanabilir.)
4/ Adana Kent Orkestrası, Çağdaş Kukla Tiyatrosu, Genç Ressamlar Birliği gibi ulusal ve evrensel boyutta sanatçıların da içinde bulunduğu kurumlar oluşturulmalı ve desteklenmeli. Bunlar kendi festivalimizde aktif roller aldığı gibi, diğer kentlerin festivallerinde de onur konuğu olarak, tanıtıma katkı sağlamalı. Bunun için bütçe ayrılmalı. Örneğin Adanalı genç fotoğrafçılarla ,Türkiye’nin en önemli fotoğrafçılarının oluşturacağı bir Adana Fotoğraf Atelyesi, hem sanat eğitimi vererek gençleri yetiştirir, hem de Günlük Hayatından kentsel gelişmeye, sanayisinden, ticaretine, önemli insanlarından kültürüne kadar kentin belleğini oluşturacak bir ”Fotoğraflarla Adana Külliyatı” oluşturulabilir. Buna bir Rojin konserinin parasını gözden çıkarmak yeterlidir. Bunun sergisinin diğer şehirlerde reklamlarla açılması Rojin’in Adana’ya gelmesinden daha çok tanıtım sağlar.
5/ Eskiden de var olan sanat konseyi yeniden kurulmalı, kurumsallaşması için destek verilmeli, bu kurulun danışmanlığı önemsenmeli,yaygın sanat eğitimi için bu kuruma görev verilmeli
6/ Sanat Mekanlarının artırılması sağlanmalı…
En basitinden Yüreğir’de kaba inşaatı, hatta daha ötesi bitmiş kültür merkezi hemen bitirilmeli. Yıllardan beri boş duran bu mekanı devlet gözden çıkardıysa eğer, Sanat Konseyi(tabi ki Kent Konseyi) ortak akılla burayı devralıp bitirmeye talip olmalı
Ayrıca Üniversitede yapılan kongre merkezi halkla bütünleşecek bir halde organize edilmeli. Çukurova ilçesinde eksik olan sanat mekanları çoğaltılmalı, işlevselliğini yitiren Mimar Sinan Anfi Tiyatrosu yıkılıp, bulunduğu yere festival salonları inşa edilmeli. Bunun için bütçe ayrılmalı.
Taşköprü Civarı Kültür Alanı
Kentimizin elindeki, başka hiçbir kentte olmayan bir değerdir Taşköprü. İki farklı yazılı belgeye göre en az 1700 yıllık, ama belki de 3500 yıllık olan bu köprü, en azı bile dikkate alınsa dünyanın hala kullanılan en eski köprüsüdür.
Dünyada marka olmuş köprüler gözden geçirilirse en eskisinden en az 1000 yaş daha eskidir. Paris, Londra, Prag, Üsküp, hatta Isfahan’da ziyaretçi akınına uğrayan köprülerden kat kat daha eskidir.
Ancak bırakın yabancıları, köprünün üzerinden geçmemiş Adanalı sayısı geçenlerden çok fazladır. Halbuki hiçbir turist kentlinin uğramadığı bir yere gitmez.
Yani Taşköprü ve çevresi öncelikle Adanalı için cazibe merkezi haline getirilmelidir ki, turistler de bu değerimizi ziyaret etsin.
İnanın ki ben dünyanın en eski köprüsü Adana’da değil de, Arjantinde bile olsaydı şimdiye kadar onu görmeye gitmiştim. Ama benim gibi olan yabancılar henüz Adana’ya gelmediler.
NİYE TAŞKÖPRÜ’YÜ GÖRMEYE GELMİYORLAR
Onların gelmemelerinin nedenleri şöyle sıralanabilir;
1/ Köprü trafiğe kapalı olmasına rağmen, köprü üzerinde yürüyen insan köprüden çıkınca yaya alanına değil de direk yola çıkmaktadır. Böyle bir tezat dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
2/ Köprünün üzeri sadece yaya ulaşımı amacıyla kullanıldığı için (etkinliklerin ihmal edilmesi nedeniyle) sadece üzerinden geçen halkın kültürüne hizmet veren bir ortam gelişmiştir. Bu ortam yabancı kültüre itici gelebilir.
3/ Köprü çevresindeki turist çekecek oluşumlardan koparılmıştır. Onlarla bir bütünlük arz edememektedir. Bir kültür merkezi olan Kız Lisesi, Atatürk Evi ve Tepebağ, Ulucami Civarı, Metro İstasyonu, Yüreğir Kültür Merkezi, Sabancı Kültür Mekezi, Müze,Hilton Oteli, Merkez Cami vb. gibi oluşumların hemen yanında olmasına rağmen çevre düzenlemeleri tamamlanmadığı için Taşköprü atıl kalmaktadır.
4/ Köprünün etrafında cazibe merkezi olacak kafe, restoran, hediyelik eşya ve çiçek satıcıları gibi kentliyi ve turisti tutacak organizasyonlar yoktur. Aksine köprüaltı güvenliği bunu caydırıcı niteliktedir.
TAŞKÖPRÜ İÇİN ÖNERİLER
Ne yapılmasını önermekteyim?
1/ Artık köprünün trafiğe açılması polemiğine son verilmelidir. Çünkü yapılan restorasyon bunu imkansız hale getirmiştir. Bu tartışma boşuna yapılan ve vakit kaybettiren bir tartışmadır.
2/ Köprünün hem doğu hem de batı tarafında küçük meydanlar oluşturulmalı, bu meydanlar kültürel alanlara dönüşmeli (Mesala Açık hava heykel sergisi vb.) Doğu tarafında Sarıçam deresinin üstü kapatılarak hem alan kazanılmalı, hem de Köprünün Hilton ile bütünleşmesi sağlanmalı.
Regülatör köprü ile Taşköprü arasındaki sahil şeridi kültür alanı olarak hazırlanmalı. Böylece Köprünün etrafında cazibe merkezi olacak şeylere alan açılmış olur ve köprü metro ile ilişkilendirilir.
Doğu sahili zaten boştur. Burada olan bazı binalarda yıkılarak (Belki de kaymakamlık dışında hepsi) nehir sahili Karataş caddesine kadar genişleyerek Yüreğirli’lerin suyla buluşması sağlanabilir.
Bu alana Avrupa’daki modern çiçekçiler gibi, bir çiçek pazarı ve sahili kapatmadan çeşitli kafe ve restoranlar açılabilir.
Taşköprü ve Merkez Cami (Tabiî ki Merkez Park) arasında sahilden faytonlar işletilerek ilişki sağlanabilir.
Sahilin batı tarafının çoğunu Kız Lisesi alanı kapsamaktadır. Kız Lisesi’nin dışında kalan alandaki tescilli binaların dışındaki yapılar yıkılıp kültür alanı ring haline getirilirse bu ringde bir mini tramvayla ulaşım da sağlanır.
Sahildeki tescilli binalar da restore edilerek müze haline getirilmelidir.
3/ Düzenlemeler yapılıp, aktiviteler sağlandıktan sonra da, kentliden başlamak üzere ulusal ve uluslar arası tanıtım yapılmalıdır.
Kentte Turizm Bilincinin Oluşturulması
“Adana’da ne var ki” şeklindeki imajın yıkılması için, bir turistik gezi güzergahı oluşturulması gerekli görülmektedir. Levhalama, ulaşım kolaylığı sağlanan bu güzergahın tanıtılması için belki Kız Lisesi’nden başlayabilecek ücretsiz turlar düzenlenmeli, bu turu bilen rehberlerin yetişmesi için eğitimler verilmelidir.
Bu faaliyet bir dernek veya belediye tarafından ücretlendirilen bir şirket vasıtasıyla yapılabilir.
Biliyorum ki Adana’nın işi çok kolay değil. Ama zaten her adayımız, zorun üstesinden gelmek için aday olduklarını söylüyorlar. Öyleyse bir kültür ve sanat şehri niye oluşmasın!
Haluk Uygur
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları