Gülek Boğazı, Gülek Kalesi ve İsrail Casusu Akbaba
Tacettin, Ömer, Tarık, Selim, Göksel, Çopur ve ben... Yine yol göründü bize... Toroslar’ın tepesinden esen rüzgâr çaÄŸrı gönderiyor... Åžimdi çıksak ancak gece varabiliriz. Artık yaktığımız ateÅŸin ışığı ile yetineceÄŸiz.
Duramadık, akÅŸam akÅŸam Gülek Kalesi’ne gitmeye karar verdik. Karar vermek gitmenin yarısıdır biliyorsunuz, gece yarısından önce oradaydık.
Göremiyorsam DüÅŸünemem mi?
AÅŸağıya baktığımızda Gülek BoÄŸazı’nı görmemiz gerek ama karanlıktan görülmüyor. Göremiyorsak düÅŸünmemiz de yasak deÄŸil ya! Çaresiz BoÄŸaz’ın tarihini düÅŸünüyorum.
Tarihte, Gülek BoÄŸazı’ndan ilk önce Xenephone Anabasis bahseder.
Xenephone (Bu ismin anlamı yabancının sesi... Veya Avukat...) Pers prensi Cyrus’un, aÄŸabeyi Artakserkses’e baÅŸkaldırışını ve peÅŸinden Mezopotamya’ya inen askerlerinin hikâyesini anlatır. Olay Ä°.Ö. 401’de baÅŸlar. Tyana’dan (NiÄŸde yöresi) gelen paralı askerler, rakipleri Syennesis’in boÄŸazı tuttuklarını görünce ilerleyemezler. Ancak birkaç gün sonra müttefik gemilerin Çukurova’ya inmeleri Syennesis’in geri çekilmesine neden olur.
Ä°skender’in, Anadolu’nun içlerinden Çukurova’ya inerken de bu yolu kullandığını biliyoruz. Geçidin aÄŸzındaki kitabede Ä°skender, eÄŸer rakibi Darius’un burada savunmaya geçmesi durumunda ordularını durdurabileceÄŸinden bahseder.
Ä°skender mi Büyük,
Yoksa Darius mu?
Darius, daha önce Bakır Çayı’nda uÄŸradığı yenilgiden ders almamıştır. Yunanlı danışmanının, “Ä°skender’in yolundaki tüm kentleri yakalım, aç kalsın...” önerisini de hafife alır; çünkü kendisi tanrının oÄŸludur... Hatta Tanrı! 25 yaşındaki bir tüysüze mi boyun eÄŸecek? Ayrıca ordusu da Ä°skender’inkinden iki misli fazla…
Ancak tarih ne tanrı oÄŸlu dinler, ne de iki misli ordu. Tarih Ä°skender’i Büyük lakabıyla ödüllendirmeye karar vermiÅŸtir bir kere. Darius, Çukurova’nın Ä°ssos Kenti’nde Ä°skender’e yenilerek “Büyük” ünvanını o tüysüz gence kaptırmıştır.
Gülek daha sonra da tehlikeli olmaya devam etmiÅŸ. Bu yüzden 1500 yıl sonra Haçlılar yolun darlığından korkarak, askerlerini buraya sokamamışlar. Antakya’ya inmek için daha doÄŸudan, Göksun üzerinden geçerek, MaraÅŸ yolunu kullanmışlar.
1833 yılında ise, Mısır Hıdivi Mehmet Ali PaÅŸa ve oÄŸlu Ä°brahim PaÅŸa Osmanlı’ya isyan edince, BoÄŸaz’ı deve yükü barutla patlatarak geniÅŸletmiÅŸ. Tekir’e çok yakın bir yerde ve AnnaÅŸa Kalesi’ne daÄŸ topları yerleÅŸtirerek, savunma yapmışlar.
KurtuluÅŸ Savaşı’nda da Gülek BoÄŸazı’nın darlığından korkup, Pozantı’dan Çukur-ova’ya inmek için KarboÄŸazı’nı seçen Fransızlar, hepinizin bildiÄŸi gibi burada Türk köylülerine teslim olmak zorunda kaldılar.
Işık Var, Geziyoruz Artık
Ertesi sabah, ışıkla birlikte kaleyi gezmeye baÅŸlıyoruz. GiriÅŸ kapısına bakarak kalenin yapıldığı dönemi anlamaya çalışıyoruz. Göbekli taÅŸlarla yapılmış, üç bölümden oluÅŸan kapı, Hetumidlerden kalmış olmalı. Baron Smbat kalenin hâkimiymiÅŸ, gelenden geçenden haraç alırmış. Smbat’ı düÅŸünüyorum, acaba bin yıl sonra bisikletini almış gelmiÅŸ kalesini gezen bizleri düÅŸünebilmiÅŸ miydi? Hala yaÅŸasaydı bizlerden ne kadar haraç isterdi?
Kalede Smbat’dan sonra sadece Ä°brahim PaÅŸa döneminde deÄŸiÅŸiklikler yapılmış. Zannederim ilk saÄŸlamlığını yeterli bulmuÅŸlar ki, daha sonrakiler pek müdahale etmemiÅŸler.
Kale Ortasında Kütüphane
Ortadaki bina yıkıntısı ise bir zamanlar Kasım Gülek’in kütüphane eviymiÅŸ. Sonra kitapları taşınmış. Ev yıkılmış... DoÄŸu uçta ise, hala içinde su olan bir kuyu var. Bekçi, kuyunun yanındaki alanda üstünde çivi çakılma izi olan bir kafatası bulduÄŸunu söylüyor. Kim çakmış niye ve ne zaman bilmiyoruz. Bu da Gülek Kalesi’nin sırlarından biri…
Uzaktan akbabaları görüyoruz. FotoÄŸraf çekiyoruz. Birisinin bacağında bir marka var... G-49 yazıyor. Kim markaladı acaba bu kuÅŸu? Ömer 4 Ocak 2011 tarihli Milliyet’de çıkan bir haberi hatırlıyor.
Tel Aviv Üniversitesi doktora öÄŸrencisi B.Spigel’in R-65 olarak damgaladığı akbabayı, Suudi Arabistan’ın Hayel kentinde, üzerinde verici var iddiası ile Ä°srail casusu olarak tutuklamışlar. Acaba bizim Akbaba’da acaba casus muydu?
Erkeksen Tersini Yap!..
Sonra evlere dönme zamanı geldi. Tacettin bisiklete biniyor ve “Adana’ya bunla dönmek isterim.” diyor. 1600 metreden 50 metreye oh ne ala! Erkeksen tam tersini yap!
GülüÅŸüyoruz, öpüÅŸüyoruz ayrılıyoruz. Smbat orada kalıyor. Bir dahaki sefere yeniden görüÅŸeceÄŸiz zaten…
Mehmet Kobaner
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları