Güzellik Nedir? Sayılar ve Matematik… Fotoğraf ve Altınoran…
Matematik…
Doğanın kanunlarının, insanlar tarafından anlaşılması için, yine insan tarafından geliştirilen soyut bir bilim dalı.
Ne demek istiyorum?
Newton’un kafasına o malum elma düşünce yıllardır süren çalışmaları birden bire meyvesini verdi ve ünlü bilim adamı yer çekimi kanununu buldu.
Ancak hepimiz bir kere daha düşünelim.
Newton’ yer çekimi kanununu buldu mu? Yoksa anlayıp izah mı etti?
Yani şunu sormak istiyorum;
Newton yer çekimi kanununu ortaya koymadan önce de yer çekimi yok muydu? Newton’dan önce de elmalar yere düşmüyor muydu?
Tabi ki düşüyordu!
Zaten bilim bir şeyi yoktan var etmek demek değildir. Bilim doğada var olan şeyi, anlayıp başkalarına da izah etmektir.
Matematik de bu izahın araçlarından biridir.
Ünlü fizikçi Kelvin bilim adamlarına seslenirken şunu söylemiştir, “Hakkında konuştuğunuz şeyi ölçebiliyor ve bunu sayılarla ifade edebiliyorsanız, o zaman o konu hakkında bir şeyler biliyorsunuz demektir.”
İnsanoğlu doğayı gözlemlediğinde vardığı sonucu ifade edebilmek için kendine göre isimlendirdiği sayılar icat etmiştir.
En ilkel toplumlarda sayılar çok basit bir şekilde betimlenirken gelişmiş toplumlarda matematik sayılarla ifade edilen bir bilim olarak devreye girmiştir.
Örneğin Kuzey Kanada’da yaşayan Slavi Kızılderilileri konuşurken “Netlo” sözcüğünü uzatarak miktarları ifade ederlerdi. Yani Kızılderililer bir veya iki ördek vurduklarını ifade edeceklerinde “Netlo” derken, 5-6 için “Neetloo”, daha çoğu için ise “Neeetlooo” sözcüklerini kullanırdı.
Yine Orta Amerika’da yerlilerin10 tabanlı değil de 20 tabanlı sayıları kullanmalarının nedeni, zannederim bu yerlilerin çıplak ayakla dolaşıyor olmalarındandır. (On tane ellerde , on tane de ayaklardaki parmaklar ikisi birden 20 eder. Parmak sayarak hesap yapıyorasan eğer rtakamların 20 tabanlı olabilir.)
Sümerliler 60 tabanlı sayıları kullanırken, günümüzde yaygın olarak kullanılan 10 tabanlı sayı sistemi Müslüman bilginler tarafından icat edilerek bilim dünyasına girmiştir.
Kısacası sayılar biz onları nasıl ifade edersek edelim, sadece doğanın bir parçasını, bir doğa kanununu anlatmak için insanlar tarafından belirlenmiş soyut ifadelerdir.
Doğanın dengesi, simetrisi ve düzeni bazen insanoğlunu o kadar etkilemiştir ki, bu kendi yarattıkları sayıları kutsamalarını bile sağlamıştır.
Örneğin insanlar için 7 sayısı kutsaldır. Ölünün 7. günü yemek verilir. Ne 6. ne de 8. gün. Kabe’nin etrafında 7 kez dönünce hacı olabilirsiniz. Veya dünyanın 7 günde yaratıldığına inanılır. 12 sayısı da kutsaldır. İsa’nın 12 havarisi vardır, aleviler 12 imamı önemli sayarlar, Tevrat 12 İsrailoğlu kavmine gelmiştir. Ölünün veya bebeğin kırkını çıkarması önemlidir. 52’si de öyle…
Ama aslında tüm bu sayıların doğanın yapılanması içinde yeri olduğunu, düşünen akıllı insanların bilimsel yöntemlerle doğayı incelediğinde bu sayılara ulaşabildiğini biliyoruz.
Müzikte 7 notadan oluşan ses, gökkuşağının 7 rengi, insan beyninin 12 çift sinirle vucudu kontrol etmesi , bir haftada 7 gün, bir yılda 12 ay olması gibi… Bu örnekler o kadar çoğaltılabilir ki…
Şimdi siz başlığa bakarak “Fotoğraf” ın bu sayılarla ilişkisini sorgulayabilirsiniz.
Kelvin’in ünlü sözünü bir kez daha hatırlamanızı istiyorum;
“Hakkında konuştuğunuz şeyi ölçebiliyor ve bunu sayılarla ifade edebiliyorsanız, o zaman konu hakkında bir şeyler biliyorsunuz demektir.”
Hangi fotoğrafın güzel, hangisinin güzel olmadığını da acaba ölçebilir ve sayılarla ifade edebilir miyiz?
Bir ölçüde evet… Hatta büyük ölçüde evet.
Doğanın (sadece dünyanın değil evrenin) yapılanmasında 3, 7, 12, 40, 52 gibi önemli olan hatta çok daha önemli olan başka bir şifre var… Alıştığımız rakamlarla ifade edersek bu şifre 1.618 veya 8/5…
Sanat ve mimarlık çevreleri bu sayıya fi sayısı veya altın oran diyorlar.
Niçin bu oran altın… Niye bu sayı güzelliğin sayısal ifadesi…
İsteseniz burada biraz duraklayalım ve güzelliği tarif etmeye çalışalım.
Sizce tarif edebilir miyiz güzelliği?
Zamana, mekana, eğitim ve kültüre göre değişebilen, görece içeren bir kavram!
Evet güzelliğin izahında değişken ve göreceli şeyler var ama… Güzellik denilince herkesin fikir birliği içinde olduğu durumlar bu değişkenlerden daha fazla.
Kim Nicole Kidman’a çirkin diyebilir. Veya Angelina Jolie’ye… Yahut bir de bizden olsun Arzum Onan’a… Hanımlara da haksızlık etmeyelim Tom Cruise’yi çirkin bulan var mı?
Öyleyse nedir insanları böyle fikir birliği içinde tutan…
İnsanın görme biçimi!..Ve diğer algı biçimleri...
Anatomik olarak beynin kafatasına yerleşmiş bir parçası olan göz, beyinle birlikte belirler insanın görme biçimini… İnsanın kendine özgü olan görme biçimi de güzelliği belirler.
Bu söylediklerimi bir örnekle şöyle açabiliriz. Eğer köpek de düşünebilen bir canlı olup, neyi güzel bulduğunu söyleyebilseydi. Onun görme biçimi içerisinde renkler olmadığından, yani dünyayı siyah/beyaz gördüğünden, insanoğlundan farklı olarak oluşmuş bir güzellik anlayışı olacaktı. Yine düşünen bir balığın güzellik anlayışı, geniş açı bir objektife çok uyacaktı.
İnsanın buna benzer birçok görme biçimi bulunmaktadır. Örneğin insan gözü doğayı soldan sağa doğru incelemeye başlar. Ritim etkili olur. Zıt renkleri iyi algılar vb.
Kısacası insanın güzellik anlayışında önemli belirleyicilerden birinin insanoğlunun anatomik yapısı olması, estetikle uğraşanların insanı tanımasının önemini ortaya çıkarıyor.
Bu yönüyle, doğayı ve insanı araştırıp, tarayıp, yorumlama biçimiyle, estetik de diğerleri gibi bir bilim dalıdır bence… Sanatla uğraşanların bir çoğu, insanın görme biçimlerini araştırarak değil de yetenek de denilen ön sezi ile fark ederek kullanmalarına rağmen, insanın tanınarak estetik eserlerin oluşturulması, yeteneğe çok şey katabilir. Da Vinci’yi tartışılmaz dünyanın gelmiş geçmiş en önemli sanatçısı yapan da, yeteneğinin üzerine insanoğlu ve evren ile ilgili yapmış olduğu araştırmalardan edindikleri bilgileri koyması olsa gerek.
Bu kadar gevezelikten sonra ancak anlatacağım konuya gelebildim.
Hatırlarsanız ben size Matematik, sayılar ve fotoğrafı anlatacaktım. Ve yine hatırlayacaksınız matematik, hakkında konuştuğunuz şeyi sayılarla ifade etme biçimiydi. Üstelik konuştuğunu şeyi ifade edebiliyorsanız biliyorsunuz demek oluyordu.
Konumuz fotoğraf olduğuna göre, hiç düşündünüz mü, bizim kare dediğimiz şeyin aslında uzun kenarı 36, kısa kenarı 24 mm olan bir dikdörtgen olduğunu. Niçin dikdörtgen?
Bir de düşününüz kare bir televizyon ekranında veya sinema perdesinde film seyretmek ister misiniz?
Cevabınızın hayır olduğuna eminim. Çünkü insanoğlunun estetik anlayışında, en güzel görme alanı uzun kenarı 8, kısa kenarı 5 olan dikdörtgendir. Yani altın dikdörtgen
Çünkü insanoğlu 2 gözünü bir noktaya dikerse, dünyayı uzun kenarı 8, kısa kenarı 5 olan bir dikdörtgen şeklinde görür. Yani bu insanın görme biçimlerinden biridir.
Ve insan kendi görme (veya algılama desek daha geniş bir kavram olur) biçimlerine uygun olan şeyleri daha çabuk algılar.
Ve yine insan daha çabuk algıladığı şeyleri daha güzel bulur. Yine ve... güzel bulduğu şeyleri daha çabuk algılar.
Kısacası güzellik (tabi ki onun anlatım biçimi olan sanat) algılamayı kolaylaştırdığından, anlamayı hızlandırır. Dünya anlaşıldıkça da değişim hızlanır.
Zamanımızın darlığı nedeniyle altın oranın detaylarına giremeyeceğim. Ancak bilmenizi isterim ki evrende güzel olan (aynı zamanda sağlam) her şey bu oran içerisinde yapılanmıştır.
Peki sadece bu mu?
Güzelliğin başka sayısal ifadesi var mıdır?
Buna tereddütsüz evet diyebilirim.
Yaşamın her alanı için geçerli olan fizik kuralları fotoğraf için de uygulayabiliriz.
Örneğin, perspektif, denge, alan derinliğinin azalıp çoğalması tamamen fizik ve matematik kuralları içinde vardır. Sayılarla ifade edilebilir.
Örneğin fotoğrafınızda alan derinliğini bir kademe arttırmak isterseniz (diyelim ki diyaframınızı bir stop kısarak), netlik önde 5 kez artarsa, arkada 8 kez artar. Yani 1.618 oranında…
Bu konuda o kadar çok konuşulup, o kadar çok yazılabilir ki. Gel gelelim bizim yerimiz az. Bu yüzden bir cümle söyleyerek sözümü tamamlamak istiyorum;
Bir fotoğrafın niye güzel veya niye çirkin olduğunu, izah edebiliyorsanız ancak iyi fotoğraf yapabilirsiniz.
Bu izah için de sayılara ihtiyacınız olabileceğini unutmayınız.
Her ne kadar sayılar insanoğlunun kendi yarattığı simgeler olsa da bu böyledir.
Zaten yaşamda her şey simge değil mi?
Haluk Uygur
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları