Güzellik ve Sanat İlişkisi Üzerine...
Resmin fotoğrafla,fotoğrafın filmle,heykelin enstalasyonla,bunların hepsinin ilişkisinin sonuçlarını onlarca kayda, olanakları, koşulları zorlayarak da olsa ulaşmak mümkün.
Bu kayıtlardan ya da aradaki boşluklardan sanata tekrar ve tekrar bakabilmek insanı ve hayatı anlamanın en güzel yolu.
Sanat aracılığıyla yapılan etkinliklerin hepsi daha iyi bir dünya için çabalıyor. Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu'ndaki “ Sanat tarihi “ dersleride o dünyanın özlemiyle dolu.
Daha “ GÜZEL” bir dünya...
Peki nedir bu GÜZELLİK ?
Zihnimizde tam olarak nasıl anlam bulur?
“Bir tür alın yazısı gibi, insanlar arasında en çok konuşulan şeyler çoğu zaman en az bilinenlerdir” der DİDEROT. Onun bu düşüncesinden yola çıkarak aşinası olduğumuz bu kelimenin tarihsel süreçteki izini sürmeye çalışacağım.
“Güzellik” kavramını açıklarken öznelerin hoşuna giden ya da gitmeyene indirgemek mi gerekir? Güzelliği anlatmanın başka yolları yokmudur? Elbette ki vardır.
Güzellik kavramı asırlardan beri düşünce tarihinde çeşitli açılardan tartışılmış ve cevaplar aranmıştır.
İlk ayrıntılı düşüncelerin merkezi Pisagor okuludur. Pisagor güzelliği ölçü ve düzene bağlamıştır. Düzen - orantı güzel ve yararlıdır, oysa düzensizlik ve orantısızlık çirkin ve yararsızdır.
Dünyanın ölçüleri bilinebilir, çünkü sayılar aracılığıyla gösterilen yasalara uygundur. Sayılar bize bilinemeyen yada anlaşılamayan her şeyi öğretebilir. Sayı ve ölçü müzik, resim, heykel ve mimaride kullanılır.
Bu düşüncenin yaygın olduğu yıllarda güzelliği anlamamıza yarayan sayılar dizisi bulunur; ALTIN ORAN.
Pisagor şöyle der “Sayılar sayesinde her şey güzelleşiyor."
Antik Yunan da evrensel düzen, güzellik, doğruluk ve iyiliğin doğası olarak görülür.
Platon’a göre ruhun güzelliği,bedenin güzelliğinden çok daha önemlidir. Bilimden ve hakikatten daha güzel bir şey varsa bu “iyi” dir. Güzel ilk kez iyi ile aynıdır. Buradaki iyilik ahlaki iyilik değil, kendiliğinden var olan iyidir. Bu iyi “öz”dür. Güzel, doğru, düzen onun sadece sıfatlarıdır.
Aristo'nun ise Platon'un karşıtı olarak asıl incelemek istediği bu dünyadır. Ona göre güzele ulaşabilmek için hem nesne hem özne önemlidir. Güzellik olgunlukla ilişkilidir.
Platinos ise güzelliği, tarihte ilk kez psikolojik ve metafizik yönlerden inceler. ”Güzel maddeye geçen ve ona kendi birliğini veren formdur. Güzel ruhun bedende, zekanın ruhta, birin zekada görünmesidir. En üstte bulunan ise güzelin lkesi olan “iyi” dir, yani Tanrı’dır. Bu doktirine aynı zamanda Pantheizm denir.
Ortaçağ’a gelindiğinde Augustinus güzellik hakkında düşüncelerini kaleme almıştır. Ona göre güzelliğin özü düzendir. "Parçalar arasında ki düzeni birbirine bağlayan sayılar varsa orada düzen sonucu güzellik vardır. Evrendeki herşeyin sevgiyle bir araya gelmesinden bir tür güzellik ortaya çıkar, bu güzellik tanrının yansımasıdır" der.
15,16 ve 17. yüzyıllarda ise güzellik üzerine yazılmış yazılar genelde sanat üzerinedir. Alberti, Da Vinci gibi sanatçıların resim, heykel ve mimari üzerine kaleme aldıkları yazılar bulunur.
Bu dönem her şeyi akılla açıklamaya çalışan rasyonalistlerin dönemidir.
8.yüzyılda yaşamış olan Alman felsefeci Kant ise, kendinden önceki bütün güzellik ve ahlak felsefesini çıkar gözettikleri için eksik bulur. Bu sayede görecilik dönemi kapanır ve eleştirel bir dönem başlar. Kant güzellik karşısında dört temel yargıda bulunur.
Güzelliği,
1- Nitelik bakımından çıkarsız olarak hoşa giden.
2- Nicelik bakımından herkesin hoşuna giden.
3- İlişki bakımından, kendi dışında bir amacı olmadan hoşa giden.
4- Yön bakımından, zorunlu olarak hoşa giden, olarak tanımlar.
Gördüğünüz gibi çağlar boyunca bir çok düşünürün incelediği güzellik kavramı tek başına ele alınmadı, beraberinde erdemler, iyilik, sevgi, hoşgörü gibi kavramları da tartıştı. İnsanların, günlük hayatları ile iç içe geçen bir şekilde sanat okuduğu, izlediği ve ürettiği sürece daha iyi, daha “GÜZEL” bir dünyaya kavuşabileceğimize yürekten inanıyorum. Ancak bu şekilde toplumları yaşadığımız dünyanın hali hakkında düşünmeye itebilir ve belki de sanatın, güzelliğin ne anlama geldiğini kavramalarını bir nebze de olsa sağlayabiliriz…
Edith Warton un dediği gibi;
“Işık saçmanın iki yolu vardır,ya bir mum olmak ya da onu yansıtan ayna.”
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Yaratıcı aklın sentezi Server Tanilli
Düşünce tarihi Orhan Hançerlioğlu
Güzelin Biçimleri Remo Bodei
Estetik doktrinler Suut Kemal Yetkin
Ayber Hastürk
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları