Heykel, Kent Kültürü ve Adana
Dergimizin bu sayısında Kent Kültürü ve Heykel arasındaki ilişkiyi sorguladık, sesimize bir çok yerden destek geldi. Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Birnur Eraldemir, Selçuk Üniversitesi Heykel Bölümü’nden Anar Eyni, Eskişehir’den Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve Mersin Üniversitesi Heykel Bölümü Prof. Dr. Berika İpekbayrak ile keyifli sohbetler gerçekleştirdik.
Altınşehir Adana: Bir kentin heykellerle süslenmesi neden önemlidir?
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen: İnsanoğlu, muhtemelen, daha şiir yazmaya, müzik yapmaya başlamadan önce heykel yapıyordu. Bizim, çevremize biçim verme güdümüzün dışa vurumudur heykel. Bizi insan yapan en önemli güdülerimizden biridir formu aramak, eğer bulamıyorsak gerçekleştirmek. Heykel ile şehir arasında, diğer sanat eserlerinin hiçbirinde pek mümkün olmayan bir ilişki, bir dostluk var. Diğer bütün sanat dallarında eserlerinizi genellikle, o eserleri sergilemek üzere tasarlanmış özel mekânlarda sergilersiniz. Heykelin sergilendiği özel alan ise, şehirlerin kendileridir. Yani bir heykeltıraşın perspektifinden bakacak olursak, o heykelleriyle şehri süslüyor değildir, şehir onun eserlerinin sergilendiği sahnedir.
A.A: Kent heykelleri diye adlandırabileceğimiz bir stil bulunmakta mıdır? Eğer varsa kenti süsleyen heykeller ile galerilerde bulunan heykeller arasında nasıl farklar olmalıdır?
Y.B: Eğer bir önceki soruya verdiğim cevabı dikkate alacak olursak, zaten bütün heykellerin kent heykeli olduğu neticesine varabiliriz. Heykeller, normal şartlarda, kentlerin muhtelif yerlerinde yer almak için yapılırlar. Sonra da o noktaya damgalarını vururlar. Biz o noktaları o heykelle adlandırmaya başlarız. Benim bakış açıma göre, galerilerden dışarı çıkamamış olan heykeller öksüzdür, yurtsuzdur. Yurdunu bulamamıştır.
Galerilerden dışarı çıkamamış olan heykeller öksüzdür, yurtsuzdur. Yurdunu bulamamıştır.
A.A: Eskişehir özelinde kenti heykeller ile süslemek sırasında geçmişte ve günümüzde karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
Y.B.:Açıkçası ciddi bir zorlukla karşılaştığım söylenemez. Eskişehirliler de, şehri ziyarete gelenler de heykellerle çok barışık oldular. Türkiye’de yerleşik kanaatlerin aksine, herhangi bir vandallıkla karşılaşmadık diyebilirim. Bazı siyasetçiler, özellikle seçim ortamlarında, beni zayıflatabilmek ümidiyle, heykelleri gündeme getirirler. Mesela son mahalli seçimden önce, Kentpark’taki yıkanan çıplak bir kadın heykelinin karşısında, köprü üzerinde bir tür mini protesto organize etmeye çalışanlar oldu. Ama bırakın kendilerine oy verenleri, partililerinin büyük bölümü bile onları ciddiye almadı. Bence Eskişehir örneği dikkatle analiz edilmeli ve halkın hassasiyetleri hakkındaki geçersiz önyargılarımız buna göre gözden geçirilmelidir.
A.A: Adana’nın heykeller ile süslenmesi için önerileriniz olabilir mi?
Y.B: Diğer bütün şehirlerimiz gibi Adana’nın da çok sayıda heykele ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ancak heykellerin konularının, şehrin tarihine, sosyal ve kültürel dokusuna uygun olarak seçilmesi gerekiyor. Benim bu konuda bir çalışma yapmadan öneri geliştirmem doğru olmaz. Eminim ki Adanalılar zaten neye ihtiyaçları olduğunu benden iyi biliyorlardır.
A.A: Kent heykelleri neler anlatmalıdır? Hangi malzemeler kullanılmalıdır? Tarzları ne olmalıdır?
Y.B: Şehirlerde her türlü heykele uygun bir mekân mutlaka vardır. Ancak bizim heykelle ilişkimiz çok yeni olduğu için, şehirlilerin başlangıçta soyut heykellerle duygusal ve anlamsal bağ kurması pek kolay olmuyor. Henüz bir geçiş döneminde olduğumuzu düşünüyorum ve bu dönemde figüratif heykellere öncelik verilmesi gerektiği kanaatindeyim.Elbette şehirlerde anıtsal heykeller olmalı. Ama her heykelin anıtsal olmasını beklemek de yanlış olur. Ayrıca, şehrin iklimine dayanıklı olan her malzeme kullanılabilir. Tabii bronz ve mermer asırlarca iklime ve her türlü doğa tahribine dayanabilen malzemelerdir.
A.A: Heykel ve onun sergilendiği alan ilişkisi nasıl kurgulanmalıdır?
Y.B: Bu tür problemlerin genel bir çözümü yok. Heykel bir sanattır ve sanatçı sosyal ve kültürel çevresinden etkilendiği gibi, özellikle heykel gibi konularda, fiziksel mekândan da etkilenir. Yani heykel sanatçısının tek marifeti malzemeye biçim vermek değildir. İşin daha önemli yanı, eser ile fiziksel çevresi arasındaki ilişkinin kurgulanmasıdır.
A.A: Heykel Sempozyumlarının kente katkısı nedir? Buradaki çalışmaların zamanla sınırlandırılmış olması yaratıcılığı etkiler mi?
Y.B: Sempozyumların sadece kente katkısını düşünmek yanlış olur. Bu tür faaliyetler bir yandan da heykel sanatına katkı yapar. Hepimiz sanatımıza ve sanatçılarımıza karşı sorumluyuz. Onları desteklemek her yerel yönetimin görevleri arasındadır. Biz Eskişehir’deki sempozyumu bu bilinçle gerçekleştirdik.Süre sınırının yaratıcılığı kısıtladığını zannetmiyorum. Yaratıcılık zaten çok sayıda faktörle sınırlanmış alanlarda ortaya çıkar. Yeryüzünde hiç kimse, tamamen sınırsız bir ortamda iş yapmıyor. Heykeltıraş malzemenin imkânlarıyla, mekânın özellikleriyle ve daha birçok faktörle zaten sınırlıdır.
Prof. Dr. Birnur Eraldemir
Çukurova Üniversitesi
Heykeller kağıtlar uçmasın diye üstüne koyduğumuz ağırlıklar gibidir. Kentin belleğinin uçmaması için önemli bir işlev görür
Altınşehir Adana: Bir kent neden heykellere sahip olmalıdır?
Prof. Dr. Birnur Eraldemir: Bu konuda kısaca bir şey söylemek mümkün değildir. Çünkü tarihsel olarak bakıldığında açık alan heykellerinin çok farklı anlamlar taşıdığı ya da işlevler üstlendiği görülür. Sunay Akın’ın bir tarifi vardır ve ben onu çok severim:“Heykeller kağıtlar uçmasın diye üstüne koyduğumuz ağırlıklar gibidir. Kentin belleğinin uçmaması için önemli bir işlev görür’’ der. Demek ki heykel daha özel bir varoluş biçimini tarif etmelidir. Estetik bir olgudur, her estetik olgu gibi zamana mekana ve ürettiğimiz değerlere göre şekil alır, değişir ve yeniden anlamlandırılır.
A.A: Kent heykelleri diye adlandırabileceğimiz sitiller var mıdır? Galerilerde sergilenen heykellerden farklı mıdır?
B.E: Kent heykeli stilleri diye bir üst başlık kullanamayız. Bir heykelin konulduğu yer, tek başına onun biçemini, anlamını ve işlevini belirlemez. Aynı zamanda tarihsel, toplumsal, siyasi ve benzeri birçok etmene bakmak gerekir. Örnek olarak Atatürk Anıtları açık alana yerleştirilirler, simgesel özellikleri vardır, ritüeldir, saygı duyar anımsarsınız. Ya da bazı heykeller kentin tarihinden, karakterinden oluşmuş sembollerin görüntüye dönüşmüş halidir. Ama öte yandan farklı amaçlar ve gereksinimlerle oluşturulmuş ve farklı düşünceler, duygular uyandıran kent heykelleri de vardır. Batı kentleri böyle örneklerle doludur. Ancak genel anlamıyla heykelde, ama konumuz bağlamında kent heykelinde asıl olan gündelik hayatı estetik kılmaktır.
A.A: Adana için heykel önerisi var mıdır? Kentin sahip olması gerektiğini düşündüğünüz heykeller neler olabilir?
B.E: Uygarlıkların hepsi kendi kültürel yaşamlarını bir formla ifade etmişler. Çukurova’da da, büyük bir kültürel zenginlik var, bu bölgede bu temsil edilebilir. Ancak, bir heykele yalnızca bu tarihsel birikimi temsil etsin ve kentte yaşayanları bu yolla bilinçlendirsin diye bakarsanız yanlış yapmış olursunuz. Kente yerleştirilen heykeller artık yalnızca kendisini tarif etmemelidir. Bütün bu değerleri taşıma sorumluluğu yanında son derece modern yaklaşımlarla da halkla ve o kentin kültürüyle buluşabilirsiniz. Bir süredir, heykellerle Adana kültürü tanıtılsın tartışması ya da talepleri var bunun sonu yok. Hayat sürekli değişiyor nereye kadar belli bir kültürü aktaracaksınız...
A.A: Heykel kültürün geri gelmesine katkıda bulunmaz mı?
B.E: Sanat objelerini, tek başlarına değerlendirmemek gerekir. Kültüre ait bir sembolik heykel ya da kentte yaşamış bir ünlünün heykeli ve benzeri ürünler genel olarak yaşayan kültürle beslendiğinde anlam kazanır. Hiç bir sembol tek başına bir anlam ifade etmez. Her yer Atatürk Anıtları ile dolu ama hayatın hiç bir döneminde Atatürk İlkeleri bu kadar tartışılmamıştı. Anlamını ve değerini koruyamazsanız, sahiciliğini sürdüremezsiniz. Tek başına heykelin üstlenebileceği bir şey değil bu.
A.A: Heykel ve onun sergilendiği alan ilişkisi nasıl olmalıdır?
B.E: Heykel kent peyzajı’nın bir parçasıdır. Kent tasarımlanırken, heykelleri ile birlikte tasarımlanmalıdır. Kamuya açık alanlar kent tasarımında nasıl planlanıyorsa, heykeller de bu tasarımın parçası olmalıdır. Kamusal alana koyduğunuz heykellerin hem psikolojik boyutu hem de fiziksel gereksinimleri vardır, bunları kimse tek başına belirleyemez. Kapsamlı projelerin oluşmasında şehir planlamacıları, peyzaj mimarları yanında bir de sanatçı grubunun karar verici güçte olması gerekir. Bütün kenti planlayacaksınız, meydanları, yeşil alanları planlayacaksınız sonra heykeltıraşa “Yap şuraya bir heykel’’ diyeceksiniz. Bu son derce yanlış bir uygulamadır ve ciddi olarak tartışmamız gereken bir sorundur. Heykel yıkmak mı daha büyük bir sorumluluk yoksa dikmek mi? Hangisi daha zarar verici bunu düşünmek gerekir. Bir yöneticinin kendi kişisel tercihleri ve beğenilerine göre bir heykel yaptırıp, sonra da onu kendi seçtiği bir yere koydurtması son derece cahilce bir tutumdur.
A.A: Heykel semposyumlarının kente katkısı sizce nedir?
B.E: Sempoyumlar bir kentin heykelle buluşması açısında çok önemli. Bizlere bu konuda eleştiriler de geliyor zaman zaman. Aslında 8-10 sanatçı çağrıyorsunuz, iş yaptırıp alıyorsunuz. Tek sipariş verdiğinizde çok fazlasını ödeyeceğiniz miktarların çok altına yaptırıyorsunuz.
Merkez Park'a konulan heykellerin önemli olduğunu düşünüyorum. Üstüne çıkıp yazı yazıyorlar, fotoğraf çektiriyorlar, gölgesinden yararlanıyorlar... Heykeller çocukların daha önce görmediği bir nesneyi tarif etmesini sağlıyor.
Prof. Dr. Berika İpekbayrak
Mersin Üniversitesi
Tarihin derinliklerine baktığınız zaman insanlar “Agora” denilen yerlerde bir heykelin etrafında oturmuşlar; ki bu bazen ünlü bir imparator bazen ise düşünür olmuş.
Altınşehir Adana: Bir kent neden heykele ihtiyaç duyar?
Prof. Dr. Berika İpekbayrak: Tarih incelendiğinde fotoğraf ya da resim gibi işler yokken insanlar önemli bulduklarının heykellerini yapıyordu. Bana göre her heykelin bir anısı var. Tarihin derinliklerine baktığınız zaman insanlar “Agora” denilen yerlerde bir heykelin etrafında oturmuşlar; ki bu bazen ünlü bir imparator bazen ise düşünür olmuş. Her heykelin anlatacağı öykü vardır. Bu da sanatçısıyla bütünleşiyor.
A.A: “Yaşar Kemal heykeli neden yok?” denildiğinde; “Yaşar Kemal’in heykelini dikmeden önce onun kültürünün oturması lazım.” deniliyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
B.İ: Ben katılmıyorum. Yaşar Kemal ya da önemli isimlerin heykelinin bir an önce dikilmesi gerekiyor, ancak bunun için illa da bir meydan olması gerekmiyor. “Sanat eseri yapana kadar alt yapıyı yapsanıza!” cümlesi yanlış, insanların psikolojik olarak, “Şu heykelin önünde buluşalım.” demesi bile alt yapıyı oluşturmada yardımcı olabilir. Mersin’de 140’a yakın büyük boyutlu taş heykel var, heykelin yeri çok önemli. Peyzaj ile bütünleşmeli, çevredeki binaların biçimleri, rengi çok etkili. Haziran ayında Eskişehir’deydim her tarafta heykeller var ama biraz tepkiliyim. Özgün olmadıklarını düşünüyorum. Avrupa’nın çeşitli kentlerinden örnekler, yeniden yaratılmış ama ustaca olmamış. Kent kimliğini oluştumuyor, bence “Orası acaba Paris’in bir yeri mi?” dememeliyiz...
A.A: Kentin kişiliğini heykeller nasıl yansıtır?
B.İ: Sadece heykeller değil, Mersin odaklı gidersek Mersin’de her şeyi görme şansınız var; ona da karşıyım. Kentin güzel bir projesi varmış aslında denizden dağa doğru yükselen binalar olması gerekirken tam tersi olmuş. Kent sadece heykelleri ile değil binaları, meydanları ile kimlik oluşacaktır. Ama heykel çok önemlidir.
A.A: Heykel öneriniz var mı?
B.İ: 11 yıl önce Mersin’e geldiğimde, kavşaklar için, “Buralara ne güzel heykeller dikilir.” demiştim. Burası arkeoloji ile yaşayan bir kent arkeleoljiyi ya da tarihi yansıtabilecek o kadar çok yapı var ki... Mesela Kraliçe Olba’nın heykeli göbeğe dikilse demiştim. Heykel sempozyumunun fikrini ortaya bu amaçla attım. Sanat eserinin zor tarafı yaratıcı gücün niteliğidir. Kaldırım işçiliği değildir, ülkemizde sanat eserinin bedeli ödenmek istenmiyor. Dikkat edin bir anıt açılıyor sanatçısın adı dahi zikredilmiyor. Belediye ya da kuruluş diktirdi deniliyor. Ülkemizde değer yargısı ile ilgili sorun var. Heykellerin yerleştirildiği alanlarda sanat değeri olmayan işler de var; bu heykelin değerini etkiliyor. Heykeli bir yere koyuyorsanız o heykel nefes almalı. İnsanlar yorumlayabilmeli, sevebilir ya da sevmeyebilir bu kendi görüşüdür.
Anar Eyni
Selçuk Üniversitesi
Altınşehir Adana: Bir kentin heykellerle süslenmesi neden önemlidir?
Anar Eyni: Bence heykelli bir anlatım, bir şehirin kendini ifade etme çabasıdır. “Ben kocaman bir miras taşıyorum, keyifli, mutlu bir yaşam zincirine sahibim, ben iyi, yasanabilir bir sehirim.” diyor; ipuçları veriyor heykelleri ile...
Selçuklu döneminden aslan, koç, at figürleri vardır. Osmanlı Padişahlarının, Mevlevi ve Bektaşilerin mezar taşları da birer soyut heykel örneğidir.
A.A: Kent heykelleri diye adlandırabileceğimiz bir stil bulunmakta mıdır? Eğer varsa kenti süsleyen heykeller ile galerilerde bulunan heykeller arasında nasıl farklar olmalıdır?
A.E: Kenti süsleyen heykellere anıt heykeli veya abide, galerileri ve çeşitli iç mekanları süsleyen heykellere de salon heykeli diyor heykeltıraşlar, her ikisi de tarz ve beklenti olarak birbirinden farklı işleyiş şekline sahip. Kent heykellerini birçok katagoride görebiliriz. Park Heykelleri, Kavşak Heykelleri, Havuz Heykelleri, ideolojik amaçlarla dikilen büyük anıtsal kompozisyonlar vs. bunlar mekan, zaman, şehrin tarihi dokusu, toplumun yapısı ve değer yargıları gibi özellikler taşır. Ayrıca her kentin bir tarzı vardır.
A.A: Konya özelinde kenti heykeller ile süslemek sırasında geçmişte ve günümüzde karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
A.E: Konya halkı son yıllarda heykele karşı daha ılımlı ama “gerçekçi heykel” hala yer yer ürkütücü olabilmektedir.
A.A:Halkınızın kentteki heykellere tepkisi nasıl? Heykeller tahrip edilmekte midir? Eleştiriler ne yönde gelmektedir?
A.E: Halkımız genelde heykel sanatının Avrupa’dan ithal edildiğini düşünür. Kısmen haklı olmakla birlikte heykel sanatımızın Cumhuriyet ile birlikte başladığı sanılır; oysa bu sanatın ülkemizde köklü bir geçmişi vardır. Dikilitaşlarımız, Gedizlerimiz, Balballarımız, Kültigin Abîdelerimiz var. Selçuklu döneminden aslan koç at figürleri vardır. Osmanlı Padişahlarının, Mevlevi ve Bektaşilerin mezar taşları da birer soyut heykel örneğidir. Günümüzde heykel sanatına bu geçmişimizi bilerek yaklaşırsak toplum olarak bu sanata daha çok sahip çıkacağımızı düşünüyorum.
A.A: Adana’nın heykeller ile süslenmesi için önerileriniz olabilir mi?
A.E: Bence evrensel bir değer olarak Adana zengin bir tarihi dokuya sahip. Bölgede yaşayan insanların düşünce ve sanat dünyalarına katkıda bulunup, onlara bu çevre içinde mutlu, yaşama ve yaratma gururu ile çalışacakları fiziki ve moral ortamları hazırlama bilinci icinde şehir heykelinin rolü kaçınılmaz.
A.A: Kent heykelleri neler anlatmalıdır? Hangi malzemeler kullanılmalıdır? Tarzları ne olmalıdır?
A.E: Kent heykellerindeki mesaj doğru anlaşılıyor ve estetik açıdan beğeniliyor ise o şehrin bir nevi kentsel kişiliğine katkı sağlıyor heykel... Kent heykelleri hem kentin kişiliğini yansıtmalı hem de toplumun estetik zevkine hitap etmeli. Bu doğrultuda yer yer tüm tarzlar kullanılmalı. Her şehrin bir dokusu, rengi vardır heykel malzemesi o doğrultuda kullanılır ise daha guzel sonuclar elde edilebilir. Malesef günümüz Türkiye’sinde polyester malzemesi (daha ucuz oluşundan)tercih edilmektedir.
A.A: Heykel ve onun sergilendiği alan ilişkisi nasıl kurgulanmalıdır?
A.E: Heykeltıraşın kent heykelindeki sanatsal sorunlarından biri de boşluk doluluk ilişkisi. Bir heykel bir boşluğu anlamlı bir şekilde doldurmalı. Sanki o obje orada bin yıllardır varmış gibi. Bu çok önemli bir mesele.