İnsan da Sevelim Hayvan da...
İnsanları sevmek önce diğer canlıları sevmekle başlar. Yaşadığımız dünyayı pek çok farklı cinsten hayvanla paylaşmaktayız. Doğa sevgisi kadar hayvan sevgisini de çocuklarımıza aşılamak bizim için oldukça önemlidir. Çocuklarımıza onların da birer canlı olduğunu ve en az bizim kadar yaşamayı ve hayatta kalmayı hak ettiklerini öğretmeliyiz.
Öyle üstünkörü çocuklarınıza hayvanları sevmesini öğretin demiyorum. Sokaktaki hayvanın başını beraber okşayın, karnını doyurun, yaralıysa yarasını sarın. Bırakın çocuğunuz bir köpeği öperek, ona sarılarak ve onunla oynayarak büyüsün. Büyüdüğünde de onları korumak, beslemek ve kurtarmak için elinden geleni yapan sorumlu bir birey olsun. Ancak kediye yaklaşma pistir, köpeğe yaklaşma ısırır, aman mikrop kaparsın diye çocukları küçük yaşta hayvanlardan soğutan bir toplumda hayvan sevgisinin oluşması zordur.
Hafta sonu Adana Büyükşehir Belediyesi Hayvan Barınağı’nı ziyarete gittik. Barınağa girer girmez koro halinde köpek havlamaları sizi karşılıyor. Sevilmeyi, ilgiyi, özgürlüğü, oyun oynamayı bekleyen yüzlerce kedinin ve köpeğin beklediği barınak. Önce uzaktan baka baka dolaştım, sonra çok üzgün olduklarını görüp onlarla konuşmaya çalıştım. Nasıl üzgün olmasınlar, demir parmaklıklar ardında, küçücük alanlarında yaşamak zorundalar.
İçeri girdiğinizde inanılmaz bir atmosferin içerisinde buluyorsunuz kendinizi. Birçok duyguyu aynı anda yaşıyorsunuz. Yaşlı olduklarından veya bakılamadıklarından dolayı sokağa atılmış ya da yaralanmış bir sürü hayvan var burada. Hayvanlara karşı bu şekilde kötü davranış sergileyen insanlara sinirleniyorsunuz.
Barınaktaki hayvanlar şanslılar çünkü artık güvenli, korunaklı bir yerdeler.
Artık kimse canlarını yakamaz, taş atamaz, ve çocukları eğlensin diye oyuncak olarak kullanamaz.
Barınaktaki bir köpeği veya kediyi sahiplenebiliyorsunuz. İmkanınız yoksa hamisi olup, ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsunuz. Ayda bir dahi olsa barınaklara gidin, çocuklarınızı götürün. Onların o tarifsiz köpek bakışını görseniz, zaten onlar için çareler aramaya başlarsınız. Barınakta güzel hayvan bulunmaz zannetmeyin, hemen hemen her yaştan her ırktan hayvanlar var burada.
Adana Büyükşehir Belediyesi’nin Hayvan Rehabilitasyon Aracı barınaktan içeri girdiği zaman, birden barınaktaki tüm köpekler koro halinde havlamaya başladılar. Gözünden feci şekilde yaralanmış bir köpeği indirdiler ve tedavi odasına aldılar. Kayıtlardan köpeğin verildiği kişinin telefon numarasına ulaşıldı ve zavallı hayvanın sahiplenildikten sonra nasıl bu hale geldiği ile ilgili soruların cevabı istendi. İçimden ağlamak geldi. İnsanın bu kadar savunmasız bir canlıya bunu nasıl yapabileceğini, nasıl bir ruh haline sahip olduğunu anlamıyorsunuz. Acısının azalması için gözüne ilaç sürülürken, en azından şimdi emin ellerde olduğunu bilmek teselliniz oluyor.
Barınağı gezerken üzerime atlayan, seveyim diye başını ayaklarıma dayayan, üstümü başımı koklayan, sevgi isteyen köpeklerin gözleri hala aklımda. Barınağı ziyaretinizde inanın ki dünyaya, hayvanlara, özellikle insanlara olan bakış açınız çok değişecektir.
Şimdi barınağı beraber gezdiğim, kendini hayvanlara adamış, üstün çabalarından dolayı sadece şehrimizi değil ülkemizi ilklerle tanıştırmış, sizlerin çok yakından tanıdığı bir yaşam hakkı savaşçısını yazmak istiyorum.
Nesrin Çıtırık
Altınşehir Adana: Nesrin Hanım Türkiye’ye mal olmuş mücadelenizde kendiniz hakkında ne söyleyeceksiniz?
Nesrin Çıtırık: Ben tüm ezilenlerin yanındayım, ben canlı zincirinin en zayıf halkası olan hayvanların yanındayım. Ben şehir merkezlerinde ve zengin semtlerinde yollar, parklar, çiçekli havuzlu refüjler, kaldırımlar değişirken, şehrin varoş tabir edilen kenar mahallelerdeki alt yapısı bile olmayan eğri büğrü tozlu sokaklarda oturan unutulmuşların yanındayım. Ben zabıta tarafından kovalanan seyyar satıcının yanındayım Ben yanlış ve çıkarcı ekonomik politikalar yüzünden ekmek parasına muhtaç edilen küçük esnafın yanındayım. Ben bir mücadele içinde değil, ben gerçek bir savaş içindeyim.
Altınşehir Adana: Sizi, şehrimize ve ülkemize katmış olduğunuz çok önemli değerlerden yola çıkarak okuyucularımıza tanıtalım.
O bir yaşam hakkı savaşçısı
Nesrin Çıtırık, Emniyet Müdürü olan babasının tayinleri dolayısıyla çok sayıda şehirde ilk ve orta öğrenimlerini devam ettirdikten sonra Rize Lisesi’ni bitirdi. O dönemin en parlak ve revaçta olan okullarından Florance Nightingale Yüksek Hemşirelik okulunda 4 yıl burslu olarak okudu. Fakat hastanelerin dehliz koridorlarında insan kokusu ve kalabalığının "sağlık" adına nasıl bir eziyete mahkum olduğunu görünce, Türkiye'de ki sağlık sisteminin değişmesi gerektiğine ve değişimin de bir parçası olmak için yönetim kademelerine gelmeye karar vererek, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinden fark derslerini aldı ve orada 3 yıllık lisans üstü eğitim ile Hastane İdareciliği Bilim Uzmanı oldu.
Türkiye'de o dönemde ilk ve tek olan “Hastanelerde İnsan Gücü Planlaması” üzerine uzmanlık tezi hazırladı. İngiltere'ye aynı konuda doktora yapmak için gitti ama ailevi sebeplerden dolayı tamamlayamadan döndü. Büyük üniversite hastanelerinde hastane müdürü olarak görev yaptı. Bu süreçte Dr Erçin Çıtırık ile evlenerek Adana'da yaşamaya başladı.
Hastane müdürü olarak görev yaptığı Ankara Üniversitesi İbni Sina hastanesinden istifa ederek ayrıldı. 3-4 Yıl kadar ev kadını olarak sosyal etkinliklerde bulundu, aktif olarak tenis oynadı. Fakat "yaşama ev kadını olarak başlayanlar çalışma hayatına adapte olamıyor, ama çalışan kadın olarak başlayanlar da ev kadını olamıyor" diyerek tekrar serbest çalışma hayatına girdi.
Tekstil sektörüne girerek mağaza açtı. Mağazanın açılışında bir gazeteci "Yenge hanım açılış haberinin başlığını ne yazalım" dediğinde Nesrin Çıtırık ev kadını denmesini artık istemediği için "Nesrin Çıtırık İŞKADINI oldu" diye yazın, dedi. Bunun üzerine çevredeki protokol, "Aaa olmaz, ya iş hanımı ya da iş bayanı yazsın, iş kadını olur mu" diye itiraz ettiler. Bunun üzerine Nesrin Çıtırık orada yakın çevresine "Kadın kimliği utanılacak bir şey değil. Göreceksiniz Türkiye’ye İŞ KADINI demeyi öğreteceğim" dedi.
Mağaza açılışından bir süre sonra, İŞ KADINI derneği olup olmadığını bütün Türkiye'de araştırdı. İş kadını başlığı ile bir dernek olmadığını gördü. Hürriyet Gazetesi köşe yazarı ve bölge temsilcisi Sinan Tanyıldız'ın yanına gitti. İŞKADINI derneği kurmak istediğini söyledi. Sinan Bey büyük destek verdi ve ertesi gün Hürriyet Çukurova ekinin manşet üstü haberi, Nesrin Çıtırık Adana’da İş Kadınları Derneği kuracak olarak çıktı. Adana’da yüzlerce iş kadını Nesrin Hanım ile iletişim kurdu. Aylarca ön toplantılar yapıldı. Ve sonunda Adana İş Kadınları Derneği 46 kurucu üye ile kuruldu ve kurucu başkanlığına Nesrin Çıtırık getirildi.
Bu dönemlerde Nesrin Hanım’ın evine eşinin baskısı ile bir yavru köpek alındı. Adını Saraylı koydular. Daha önce hayvan beslememiş olan Nesrin Hanım, ilk aylarda şiddetle buna karşı çıktı ama sonra Saraylı, Nesrin Çıtırık'ın hayatının sevgi merkezi oldu. Hayatında bir milat oldu.
Nesrin Hanım köpeklerden başlayarak kediler, kuşlar, ayılar, aslanlar, böcekler, akrepler, yılanlara kadar tüm canlılara karşı oluşan büyük bir sevgi selinin ortasında kendini buldu. Bu sevginin de ötesine geçerek hayatını adadığı bir misyon haline geldi.
O dönemde yani 2000’li yılların başında, hayatında ilk kez Adana’da bir ölüm kampı olan sahipsiz hayvan barınağına gitti ve oradaki vahşet ve sefalet karşısında barınaktan ağlayarak çıktı ve o gün hayatı tamamen değişti.
Doğayı Hayvanları Koruma Derneği DOHAYKO’ ya üye oldu. Barınağın koşullarının düzeltilmesi için büyük bir çaba içine girdi. Adana'da hayvan haklarında sağlanan başarı bütün Türkiye'de duyulunca, başka yerden gelen imdat seslerine de el vermeye başladı. Hayvan Hakları Türkiye Aktif Güçbirliği Platformu’nu sosyal medyada oluşturdu. HAYTAP adı ile kurulan bu grubun binlerce üyesi oldu. DOHAYKO’ nun yurt çapında yüzden fazla temsilcisi, 18 şubesi oldu.
2008 yılında ise Nesrin Çıtırık'ın ve DOHAYKO’ nun öncülüğünde HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu adı ile federasyon oldu. Önce başkan yardımcılığını sonra da başkanlığını yaptı.
Bu süreçte Erzurum’dan, Rize’den, Diyarbakır Bitlis’ den, Edirne Muğla’ya kadar 200’e yakın il-ilçeye her yıl “imdat turları” ve federasyon ekibi ile giden Nesrin Çıtırık, yurt çapında hayvan hakları hareketini başlattı.
Gittiği her yerde önce çöplükleri ziyaret etti. Sonra barınaklar, köyler, köy muhtarları, cami hocaları, kuran kursları, milli eğitim ve okullar, esnaf, resmi kurumlar, belediye başkanları, valiler, sanayi ve ticaret odalarına, parti yönetimlerine kadar geniş bir yelpazede lobi ve halkla ilişkiler çalışmaları yaparak hayvan haklarını anlattı, kurumsal çalışmalar başlattı.
Her şehirde STK’lar ve gönüllüler ile toplantılar yaptı, onlara yasalar ve hayvan hakları hareketinde STK’ların önemini anlattı. Yüzlerce hayvan hakları hareketi gurupları oluşturdu. Bunların hepsini birlikte çalıştığı donanımlı ve bilgili ekibi ile birlikte yaptı.
Her yerde "21. Yüzyılın, karizmatik liderler değil, bilgili ve örgütlü çalışan ekiplerin yüz yılı olacağını" anlattı. Birlikte olmanın gücünü göstermeye çalıştı.
Daha sonra bağlı olduğu federasyondan aktif ekibi ile ayrılıp, önce Anadolu Hayvan Hakları Federasyonu, Marmara Hayvan Hakları Federasyonu ve Ege Hayvan Hakları Federasyonlarının kuruluşunda aktif olarak yer aldı. Bu üç federasyon bir araya gelerek Türkiye'de ilk kez Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu’nu kurdu ve kurucu başkanlığına da Nesrin Çıtırık getirildi.
Hayvan hakları hareketinde öncü olmasının yanında, İş Kadınları Derneği ile de iletişimini kesmedi ve oradaki arkadaşlarının da teveccühü ile kurucularından olduğu bu derneğin onur kurulu başkanlığına getirildi.
Yıllarca Adana’da yerel TV’lerde hayvan haklarına ilişkin programlar yaptı ve kitlelere ulaştı. Sabah gazetesinde uzun bir dönem yazılar yazdı, röportajlar yaptı. Daha sonra Posta Gazetesi’nin Çukurova ekinde haftalık köşe yazıları yazmaya başladı.
Altınşehir Adana: Biz sizin sadece hayvanlara karşı değil, şehrinize karşı da sorumluluk hissettiğinizi biliyoruz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Nesrin Çıtırık: En son Trabzon ve Seferihisar ziyaretimde orada şehir ismi ile marka olarak binlerce ürün yapıldığını ve yüzlerce işyerinde satıldığını, küçük esnafın belediyeler tarafından desteklendiğini gördüm. Biz bunu neden yapamıyoruz, sorguladım. Hiç ayırım yapmadan Adana'da ve bu bölgedeki il-ilçe belediye başkanlarının ne yazık ki hala daha klasik ve olması gereken belediye hizmetlerini olağanüstü başarı gibi lanse edip, bunları kocaman bilboardlar ile ilan etmelerini de üzüntü ile izliyorum. Parklar, sosyal hizmet binaları, yollar vs gibi sıradan hizmetler elbette gerekli ve zaten her başkan yurdun her yerinde bunları yapıyor. Ama aslolan, bir şehirde ticareti canlandıracak, esnafa gelir sağlayarak istihdam yaratacak, artı değer oluşturacak "ekonomi hedefli" farklı çalışmaları yapabilmek. O zaman belediye kapılarında iş için bekleyen binlerce insana iş imkanı da sağlanmış olacak.
Altınşehir Adana: Portakal Çiçeği Festivali için ne düşünüyorsunuz?
Nesrin Çıtırık: Portakal Çiçeği Festivali şehrimiz için çok önemli bir çalışmadır. Ancak başta belediyeler, meslek odaları, iş adamı dernekleri ve diğer ilgili STK’lar ve kurumların "Adana'yı markalaştıracak ürün yelpazesini" oluşturamaması nedeni ile ekonomiye artı değer sağlayacak, esnafın yüzünü güldürecek ekonomik bir katkı sağlayamamıştır. Gelecek yıl yeniden düzenlenecek festivalde doğru stratejilerin üretileceğini umuyorum. En azından bu eksiklikleri görüp uyarmanın şehrini seven herkes için bir görev olduğunu düşünüyorum.
Altınşehir Adana: Nesrin Hanım 2010 yılında Adana’da fark yaratan 5 kadın arasına seçildiniz. Bunun sizin için önemi nedir?
Nesrin Çıtırık: Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza etkinlikleri kapsamında, değerli fotoğraf sanatçısı Dr. Haluk Uygur ve ekibi tarafından, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Adana'da başarılı olmuş kadınların öykülerini anlatan 1. Kadın Başarır projesine Hayvan Hakları Savunucusu kimliğimle seçilmiş olmam, yıllardır adeta hayatımı adayarak sürdürdüğüm bu mücadelemin, toplum nezdinde de kabul görmesini işaret etmesi açısından benim için büyük önem taşımaktadır.
Nesrin Çıtırık'ın 62 yıl önce başlayan yaşamı onun dinamik, aktif, kararlı, hedefe kilitlenmiş, yüksek tolerans ve yaşama saygı ilkeleri çerçevesinde, toplumla iç içe ve cesaretli çıkışlarla, herkesin evet beklediği bir yerde tek başına HAYIR diyebilen, ama karşı çıktığı toplumla bile sempati ve sevgi ilişkileri kurabilen yapısı ile bütün Türkiye’de varlığını hissettirerek devam etmektedir.
Nesrin Hanım ile sohbetimizin sonuna geldiğimizde yanımıza barınağın veteriner hekimi Adem Balcı geldi. Yaralı köpeğin tedavisini tamamlamış ve bundan sonra kimsenin ona zarar veremeyeceği yerine yerleştirmişti. Adem Bey’e de birkaç sorumuz oldu.
Altınşehir Adana: Sokaklar evcil hayvanlarla dolu, sebebi nedir?
Adem Balcı: Çoğu zaman bir hevesle alıyoruz hevesimiz geçince de sokağa bırakıyoruz. Evcil hayvanlar için büyük bir travma sebebi bu. Diğer taraftan sokağa bıraktığımız hayvanlar üremeye devam edip yaşam alanı oluşturuyorlar, bu da genel anlamda toplumun görmek istemediği bir şey. Temeline baktığımızda sorunun kaynağında yine insanlar var. Bir hevesle alıp hevesimiz kaçınca atıyoruz ne yazık ki.
Altınşehir Adana: Sokağa atılan hayvanların akıbeti ne oluyor peki?
Adem Balcı: Çoğu bu duruma adapte olamadan açlıktan, trafik kazasıyla, zehirlenme gibi sebeplerle ilk haftadan ölüyor maalesef. Bu konuda barınakların üzerinde ağır bir yük var. Sokağa atılan tüm hayvanları toplayıp kısırlaştırıp tekrar doğaya salma aynı zamanda tedavi etme gibi bir görevleri var fakat başa çıkmaları çok zor. Bununla birlikte bizlere destek olan, hayatını bu işlere adamış dernekler kurmuş, hayvan hakları için mücadele etmiş etmeye de devam eden insanlar var. Bunların başında da Sayın Nesrin Çıtırık gelir. Kendisine sizin aracılığınızla teşekkür ederim.
Altınşehir Adana: Sokakta zor durumda bir hayvan görürsek ne yapmalıyız?
Adem Balcı: Öncelikli görevimiz ona yardım etmek. Zor durumdaki çoğu hayvanın ya karnı açtır ya da susamıştır. Daha başka problemleri varsa örneğin yaralanmışsa belediyelerden, veteriner kliniklerinden veya hayvan gönüllülerinden destek isteyebiliriz.
Altınşehir Adana: Evde hayvan beslemek uygun mu?
Adem Balcı: Hayvan beslemenin en güzel yanı insanı mutlu etmesidir, bununla birlikte ne istediğimize iyi karar vermemiz gerekiyor. Bunun için öncelikle beslemek istediğimiz hayvanın özelliklerini araştırmamız, ona uygun ortama sahip olup olmadığımızı görmemiz gerekiyor. Daha kolayı veteriner kliniklerinden bu konuda destek alınabilir.
Altınşehir Adana: Hayvan beslemek istediğimizde nereden temin edebiliriz?
Adem Balcı: Bunun için birçok seçenek mevcut. Öncelikli tavsiyem barınaklardır. Sokaklar evde beslenebilecek hayvanlarla dolu ne yazık ki. Bununla birlikte bu işin ticaretini yapan birçok işletme mevcut buralardan da temin edilebilir.
Altınşehir Adana: Hayvanımızı veterinere götürmeli miyiz?
Adem Balcı: Kesinlikle götürmelisiniz. Bebekliğinden başlayarak gerek sizin gerekse kendi sağlığı için düzeli aralıklarla veteriner hekim kontrolünde olması gerekiyor.
Altınşehir Adana: Evde bakılan hayvanların psikolojik gelişimleri için neler yapılmalı?
Adem Balcı: Onlara sevgimizi vermemiz yeterli çoğu zaman. Bununla birlikte sosyalleşebilecekleri ortamlar sunmamız faydalı olur.
Altınşehir Adana: Evcil hayvan beslemek isteyenlere neler tavsiye ediyorsunuz?
Adem Balcı: Gözlemlediğim kadarıyla hayvan besleyen, bakan, ilgilenen insanlar daha mutlu ve merhametliler. Bu bile tek başına yeterli bence. Sahiplendiğimiz hayvanı eğitme yoluna giderek zekalarını derecelendiririz, oysa onları gözlemleyince bizden daha farklı bir algı dünyalarının olduğunu görüyoruz bu da başka bir pencere açıyor.
Pelin Emrahoğlu
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları