İstekleri ve Heyecanları Akılla Yönetebilmek

isteklerGünümüz insanı, istek ve heyecanını kontrol edemediğinden, olması gereken karşılıklı güven ve dayanışma ilişkilerinin yerini; rekabet, kıskançlık, nefret ve sömürü ilişkileri almaktadır.

 

İnsanlar neden ve nasıl çalışıyorlar? Daha çok kazanmak, en başarılı olmak, şifreli kapıları açmak, lüks tüketim eşyalarının daha güzelini, daha büyüğünü, daha gelişmişini, daha gösterişlisini, daha moda olanını elde etmek için, çılgıncasına, değil mi? Bilim ve teknolojinin tüm başarılarına karşın, günümüz insanı, istek ve heyecanını kontrol edemediğinden, başka bir deyişle usla yönetemediğinden, kendi fiziksel ve düşünsel etkinliğinin ürünü üzerinde denetimini yitirmiş bir şekilde, bencilce çalışmaktadır. Böylece, yaşamın tüm zenginlikleri yapay nesnelere sahip olma gereksinimine indirgenmekte, emek,  mal biçimine girip emekçiden kopmakta hatta onu kendine tutsak etmekte, kendine yabancılaşmasının nedeni olmaktadır. Bunun sonucunda da, insanlar arasındaki ilişki mallar arasındaki ilişkiye dönüşmekte; olması gereken karşılıklı güven ve dayanışma ilişkilerinin yerini rekabet, kıskançlık, nefret ve sömürü ilişkileri almaktadır.

 

İnsanların, başkalarını düşünmeksizin, dizginleyemedikleri heyecanlarına tutsak olup, hep kendi isteklerini elde etmek için bencilce çalışmaları sonucunda da “herkesin herkese karşı olduğu bir durum” ortaya çıkmaktadır. Oysa her insan; heyecanların, isteklerinin, nesne ve olayların, insansal gereksinim ve çıkarlara uygun düşüp düşmediğini usa vurarak şu soruları sormalıdır: “Nasıl yaşamalıyız?”, “Mutluluğu mu? Yoksa bilgiyi, erdemi ve güzellikleri yaratmayı mı?... amaçlamalıyız?”, “Mutluluğu seçersek bu kendi mutluluğumuz mu? Yoksa herkesin mutluluğu mu olacaktır?”, “Bu gezegeni paylaştığımız öteki canlılara ve bizden sonra gelecek kuşaklara karşı sorumluluklarımız nelerdir?” ve de en önemlisi, “Ben ne yapıyorum?” ve  “Ne yapmalıyım?”

 

Cennet ümidi, cehennem korkusu ile doğaya ve insana saygılı olacak insan, ahlaklı ve erdemli olamaz. Sadece bencil ve ihtiyatlı olur.

 

Kant’ın dile getirdiği gibi: “Sadece evrensel yasa haline gelebilecek  ilkelere göre eylemde bulun ve ona göre davran.” Bu sevgili küçük benden ziyade, insanlığa göre davranmak, istek ve arzularından çok aklına egemen olmak demektir. Sadece cennet ümidi, cehennem korkusu ile doğaya ve insana saygılı olacak insan, ahlaklı ve erdemli olamaz. Sadece bencil ve ihtiyatlı olur. Kant’ın belirttiği gibi sadece kendi iyiliği için iyilik yapan kişi özgür değildir. Ahlâkı oluşturan  din değildir ve de olmamalıdır. Ahlâk dine inanmayı yasaklamaz, ancak ona bağımlı değildir ve kendisini ona indirgemez. Ölümden sonra hiçbir şey olmasa bile bu seni, görevini yapmaktan, başka bir deyişle insanca davranmaktan alıkoyamaz.

 

Platon’a göre mutluluğa ancak us, heyecan ve istek arasında uyum kurabilmekle ulaşılabilirdi. Stoacılara göre insan bilgeyse, istek ve heyecanlarına değil usuna öncelik verir ve ancak iyi olduğunu usuyla ölçtüğü şeyleri isterdi. Thomas Hobbes’a göre de herkesin herkese karşı savaşını, her şeyden önce istekler ve heyecanlar kontrol altına alınıp, usa başvurularak durdurulabilirdi. Görüldüğü gibi o gün de geçerli olan, bugün için de geçerli olan ussal anlayış, başkalarını göz önüne almayı, başkalarına saygı göstermeyi ister ve başkası için kendine karşı durur.

 

*İlkel toplulukların saygı gösterdiği “başkası” yalnızca kendi soyu sopudur.
*Uluslar için saygıdeğer olan kendi ulusudur.
*Ancak tüm bunların üzerine çıkabilenler için saygı gösterdiği “başkası” tüm insanlardır.
İnsanlar, özellikle de sanatçılar, yalnızca usa uygun davranışın ne olduğunu çözümlemek ve açıklamakla yetinmemeli yani sırf kuramsal değil aynı zamanda kılgısal ve etkin görevleri bulunmalı; düşünceleri ile eylemleri örtüşmelidir. Gerçekten insancı bir dünyada nasıl olunması gerektiğini değerlendirip yorumlamalı, sorunları kökten ele alarak hem kendi hem toplumun gönenci için savaşım vermeli, yoksulların ve hastaların yardımına koşmalı, güçsüzleri desteklemelidir.

 

Ussal anlayış, başkalarını göz önüne almayı, başkalarına saygı göstermeyi ister ve başkası için kendine karşı durur.

 

Büyük şeyler isteyen ama yapmasını bilmeyen güçsüz insanda da; yapma gücü olup ne istediğini bilmeyen eksik insanda da; eyleme geçmeyip salt istekte kalan düşünü adamında da; hevesler arkasından insanları olumsuzluklara sürükleyen düşünüsüz eylem adamında da istek ve heyecan vardır; topluma ve insanlara olumlu etkiler yapabilmek için çabalayan insanda da istek ve heyecan vardır. Fark, istek ve heyecanların usla yönetilebilmesindedir. Us, istek ve heyecanları birleştirir,  kontrol altına alarak dizginler, dengeleyerek insanlığın yararına ve aydınlatılmasına yönlendirir ve de o amaca doğru koşturur.
Son söz;
“Arzularını tatmin etmesini bilen kişi zekidir, ona hükmetmesini bilen kişi ise bilgedir”




Sayı 10 (Eylül - Ekim 2012)

Bu yazı 6300 defa okundu.