Kadın Nedir?


Aristoteles'e göre kadın, "bazı özellikler kendisinde eksik olduğu için" kadındır. St. Tomas'a göre, "kusurlu erkektir". Freud kadını, kişiliksiz bir hadım olarak tanımlar. Kutsal kitaplarda ise kadın yani Havva Adem’i cennetten kovdurandır. İncil, Havva'nın, Adem'in kemiklerinden yapıldığını söyler. Havva, kışkırtıcı, kötü kadın; Meryem ise masum ve bakiredir. İslamiyet’te çeşitli surelerde rastlarız kadına. Kadın sadece annedir ve çok yücedir. Ancak şahitlikte iki tanesi bir erkek eder, mirastan üçte bir alır, dövülmesi belli şartlar altında uygundur. Kutsal kitapta “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın.” Veya "Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır.” der.

Fransız yazar Benda'ya göre, "erkeğin gövdesi kadından ayrı olarak tek başına anlam taşır, oysa kadının gövdesi tek başına anlamsızdır… Erkek kendini kadınsız düşünebilir ama kadın asla". Kadın hakları, kadınlar tarafından talep edilmeyen, onlara verilmiş bir hak olarak sunulur. Ülkemizde de böyle düşünülür. Atatürk’ün kadın hak ve hareketlerine verdiği önem ve bu konuda kazanılmış haklar günümüzde maalesef tersine evrilmeye çalışılır. Çünkü kadın sadece annedir ve sayısı başkaları tarafından belirlenen çocuk doğurma hakkına sahiptir. Kadının kendi bedeni üzerinde hakkı yoktur. Çünkü her kürtaj bir Uludere’dir. Uludere ise bir katliamdır. Kürtajı yapanlar ise bu katliamdan sorumlu kişiler yani hekimlerdir. Fransız Devrimi'nin hazırlayıcılarından biri olan, tutsakları isyana kışkırtıyor gerekçesiyle oyunu yasaklanan Olympe de Gouges, devrim tarihi yazılırken hep unutulur. Osmanlı kadın hareketleri ise hiç anılmaz. Almanya'da felsefe tarihinin Hildegard von Bingen ile başladığını söylemek nedense kimsenin işine gelmez. Sanat ve edebiyat sadece erkeklerin ilgi alanına girer. Kadının yaratıcılığı doğum ile sınırlıdır. Kadın, kendine özgü yaradılışından dolayı, iyi eş ve anne olabilir; ama iş hayatında bedensel güçsüzlüğü ve duygusal yönelimleri yüzünden, erkeklerin çalıştığı işlerde çalışamayabilir. Çünkü erkek bunu, en başından belirlemiştir. Bu, binlerce yıl öncesinden gelen bir süreçtir. Yerleşik hayata geçilmesiyle başlayan süreç, günümüzde de sancılı bir şekilde sürmektedir. Şimdiden geriye dönüp baktığımızda, erkeğin kendi yarattığı dil ve kavramları ile konuştuğuna, varlığını sürdürdüğüne tanık olunduğudur. Erkeğin kendi yarattığı dil ve kavramları ile konuşmasında, ödipal dönemin etkisinin büyük olduğu söylenebilir. Anneyi yücelten oğul, bir zaman sonra, ona duyduğu cinsel duygularla, babanın karşısında yer alır. Babayı rakip/düşman olarak gören oğlun bu tavrı uzun sürmez. Kendisinin duygularından dolayı cezalandırılacağını düşünen oğul, hızla bu duygularını bilinçdışı çöplüğüne iter. Bu kaygı oğlanı babaya yaklaştırır, onun gibi bir baba olma yoluna girer. Annesi yasaktır. O duygular ayıptır, günahtır ve toplumdışıdır.
Böylece çocuğun süper egosu gelişmiş; çocuk artık küçük adam yani günümüz topluluğunun bir erkeği yani ÖZGECAN’ın katili olmuştur.




Sayı 25 (Mart - Nisan 2015)

Bu yazı 4117 defa okundu.