Kırkbeşinci Yaş
Yılan kalesinin
yamacında
bir derviş edasıyla
yosun tutmuş bir taşa oturdu
adam.
Uzun uzadıya baktı
boz - bulanık ovaya
derin bir nefes aldı
ve
boğucu hava
yakarken bütün genzini
bir küfür savruldu dudaklarından
düştü kuru toprağa.
Cehennemi bir sıcak
puslu bir gökyüzü
ve
bir devedikenine takılmış
kalmış güneş…
Kırkdört yıldır
aynı baharı
aynı zemheriyi yaşadığı surların taşına
usulca dokundu
adam
ve
bir kayanın dibindeki
küçük siklamen çiçeğini
okşadı incitmeden.
“Tam
Kırkdört yıl olmuş demek
bu garip
bu kaotik acundaki
misafirliğim…”
Bir yanda
çıplak dağ yamaçlarının
bodur ağaçları
bir yanda
büyük
vahşi
ve
acımasız kentin
görgüsüz apartmanları…
Kırkdört yılın hesabını
dökmeye başladı
yüreğine;
“kaç kez incittim sevgileri
kaç kez kızıp küfrettim ihanete
kaç dostun ismini sayabilirim
şimdi
ve
kaç kez
dolu dolu ağladım
bir şarkıyı söylerken…”
Aşk iki kişilik bir bencillikse eğer artık
neyi paylaşabilmeli
insan?..
Havanın boğuculuğuna karşın
bütün sıkıntılara inat;
bir şarkı çalmaya başladı
ıslıkla
ve
elleri cebinde
döndü yüzünü batan güneşe
- dudaklarının kıyısında şarabi bir gülümseyiş -
yürüdü
büyük şehre doğru
yürüdü
k
ı
r
k
b
e
ş
i
n
c
i
yaşına doğru…
17 Ağustos 2006 / Yılan Kalesi – Ceyhan ***Fotoğraf : Semiran Bahçivan
Metin Bahçıvan
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları