Kültür Vadisi İçin Kültür Derecikleri
Daha Çok Tüketim... Daha Çok Ucuz Eğlence... Futbol... Ara gazı...
İnsan sosyal bir varlık, bunu hepimiz biliriz; sosyal donatıların insanların ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulduğunu da… Biliyoruz ki Adana’da yeterli kültür merkezi yok; “demek ki ihtiyaç yok!” da diyebiliriz..Adana kendi yağıyla kavrulduğu 1980’e dek, kendi kentsel ihtiyaçları doğrultusunda iki kültür merkezi edinmiş, biri Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu, diğeri Sabancı Kültür Merkezi… O güne kadar yaygın olan ve kent kültüründe önemli bir yere sahip olan yazlık sinemalar bu sayı artışı ihtiyacını karşılayabilmiş olmalı. Düşünsenize, kapanan yazlık sinemaların yerine kültür merkezleri yapılsaydı kaç merkezimiz olurdu şimdi? Adana için o zaman da az olan sayı, seksenlerden sonraki göçle şişen nüfus hızına yetişememiş pek. Üstüne yasaklı ve netekim’li yıllar, yasaklanan oyunlar, toplatılan kitaplar, savaş; asker postallı, netekim’li politikalarla doğudan batıya göç ve gecekondulaşma dönemi… Bilinci iğdiş edilmiş bir halk…
Birer birer kapanan yazlık sinemalar; pohpohlanan tüketim ve artarak hızla büyüyen alışveriş merkezleri, açılsın gümrük kapıları sonuna dek!Dönemin gecekondulaşmasına uygun olarak içiyle dışıyla mimari bir felaket olan Seyhan Belediyesi Kültür Merkezi yapılmış çok sonraları, çok amaçlı diye; ama hiçbir amaca hizmet etmeyen, akla ziyan! Seksen sonrası çarpık kentleşmenin anıtsal örneği gibi duruyor orta yerde.
Ne kadar zorlarsanız zorlayın, koca kentte kültür merkezi sayısı iki buçuktan üç işte!Daha yapılmadan eskimiş, “yap-işlet-eşe dosta ihale et” anlayışı çerçevesinde plansız programsız hazırlanan; ama bir türlü tamamlanamayan inşaat artığı çukursu tümseksi kültür yapıları… Birçoğu, hiçbir işe yaramasın diye de “çok amaçlı salon” şeklinde tasarlanmış(!) Belki de “hepsi bir arada çıksın, sürüm olsun da maliyet azalsın bari” diye düşünmüş olabilir. Sanatseverin bir oyu var, onu almak için çok yatırım yapmalı; ne gereği var? Daha çok TV, daha çok ve ucuz eğlence, futbol, ara gazı, goooool derken işler tıkırında nasılsa…
Demokratikleşmek için nasıl ki merkezi yönetimlerin yerine yerel yönetimleri güçlendirmek gerekiyorsa, sağlıklı bir kültürel yapılanma için de daha küçük, yerel gereksinimlere yanıt verecek kültür merkezleri planlamak gerekiyor, mahalle mahalle, ilçe ilçe…
Bunun “işe yaramaz ölü bir yatırım” olduğunu düşünmeden.” Kültüre, sanata ve eğitime yapılan yatırımlar insana yapılan yatırımlardır; “kâr-zarar” hesabıyla yapılacak değil ya!Daha küçük ama daha yaygın mahalli kültür merkezleri, spor salonları ve okullar… Hatta okulların kültür merkezleri ve spor salonları ile organik bağlar kurmasını sağlamalıyız ki, kent merkezinde yapılan ulusal ve uluslararası etkinliklerin niteliği ve niceliğinde artış olsun, katılımcı ve izleyici düzeyinde de… Hatta bu etkinlikler tüm kente yayılsın tek merkezli bir kentsel çarpıklığa inat!Sosyal bir varlık olan insan ancak kültür ve kültürlenme yoluyla diğer insanlara, yani topluma bağlanabilir. Aile, okul ve toplumun kendisi bu kültürel uyumu sağlamada en önemli görevleri üstlenirler. Aile de, okul da, toplum da “tek tip”ten fena halde hoşlanır aslında; çünkü “o” tanıdıktır, bildiktir; en önemlisi tehlikesizdir… Boylu boyunca sıradandır!Sanat, akıl ve bilimle yoğrulan kültür özgündür, cesurdur, çoğuldan yanadır; ama birilerinin tahtını fena halde sarsabilir; teklikelidir de... Bu ülkede gerçekten sanat yapmaya çalışan insanların çektiği sıkıntılar, engellemeler, sürgünler, gözaltılar … tesadüf müdür?
Son Yıllarda Adana İçin Bir Işık Doğdu
Kültür ve sanat diye medyada halka dayatılan yozlaşma tesadüf müdür yıllarca?Kültür ve sanat her zaman “iyi” değildir; çünkü kimileri için uslu çocuklar vaat etmez; soran, yüksek sesle konuşan, dik ve onurlu bir ses ister çünkü… Bu yüzdendir halktan kopmuş, halka yabancı “seçkinlerin/tekillerin” kültür ve sanata pay ayırmadaki cimriliği/endişesi. Dolayısıyla genel olarak Türkiye’nin, özelde ise Adana’nın kültür merkezi sıkıntısı çekmesi birtakım politik hesapların sonucu değil midir? Bir halk nasıl düşünemez, konuşamaz hale getirilirdi, nasıl susturulurdu yoksa? Ama artık bu politikaların sonuna gelindi; alttan alta internet ve bilişimle dünyayı kucaklayan bir nesil geliyor; iş, onları doğru alanlara yönlendirebilmekte bundan sonra.
Daha önceleri ülke genelinde ve Adana özelinde devlet adamları, kültür ve sanatı ekonomik bir yük olarak gördüler yıllarca; şimdi bu algı değişiyor. Yöneticiler, toplumsal politikaları ve onu tamamlayan unsurları “çağdaşlaşmanın bir gereği” olarak gördükçe; halk da yönetime katıldıkça, sivil toplum olarak örgütlendikçe, çarpık kentleşme de son bulacak, kültürsüzleşme de, kültürel yozlaşma da… Her şeye rağmen son yıllarda Adana için bir ışık doğdu sivil toplumun, akil adamların, halktan kopmamış aklıselim devlet adamlarının ve az sayıdaki cesur bürokratın çabasıyla; yeni bir kıpırdanış, yeni bir heyecan… Kolay gele herkese!..Bakalım ‘ikibinon’lu yıllar nasıl yazılacak Adana kültür-sanat tarihine, kimler kalacak eserleriyle tarihe? Adana için çalışanların, düşünenlerin, duyanların, yaşayanların yanında olacağız biz de, elbette!
Prof. Dr. Bilgili: Devlet Kültür Alanları Oluşturmalı Halk İse Ona Sahip Çıkmalıdır
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof.Dr. Ahmet Emre Bilgili, 16 Aralık 2011 tarihinde Karacaoğlan Müze Kütüphanesi’nde yaptığı söyleşide Adana için önerilerde bulundu. Bilgili yaptığı konuşmasında, göçün birçok kentte önemli bir sorun olduğundan bahsederek bunun sonucu kültür karşılaşmaları yaşandığını belirtti. Bu karşılaşmaların toplumu olumlu etkilemesi sağlamak için kültür alanları oluşturulması gerektiğini de vurgulayan Bilgili, kültür çalışmalarının, devlet ve halk olmak üzere iki ayağı olduğunu, devletin kültür alanları oluşturmak halkın ise bu alanlara sahip çıkıp, destek olması gerektiğini söyledi.
İstanbul’da üniversitelere “İstanbul” adı altında bir ders konulduğunu ve bu dersin şehrin kültürünü aktarmada yararlı olduğunu belirten Bilgili konuşmasını şu şekilde tamamladı: “İstanbul’da kültür envanterleri bir kitaba dönüştürüldü ve bunun internet ortamına aktarılarak yaygınlaştırılması sağlanıyor. Adana özelinde şehrin, üniversite ile bu tarz çalışmalar yaparak Adana kültürü’nün yaygunlaştırılması gerekli, umuyorum şehirde yapılan özverili çalışmalar kısa sürede etkisini gösterecek.”
Nuri Gürdil
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları