Moda Tatiller...

yaylaeviÖncelikle, “Tatil” kelimesinin Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre anlamı: “Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre” ve/veya “Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca “Tatil” kelimesi, “atalet” kavramından gelmektedir. Atalet, eylemde bulunmama, bir işle meşgul olmama, çalışmayı durdurma, atıl durumda olma, anlamlarına geliyor.

Kelime anlamı olarak bu şekilde açıklayabildiğimiz “tatil”, “tatil yapmak”; kavram olarak da kişilerin bakış açısına, toplum yapısına, ekonomik koşullara, zamana, amaca, süreye göre değişebilen bir olgu. Tatillerde kimimiz beyinsel, kimimiz bedensel boş durma hayalleri kuruyoruz. Diğer bir kısmımız tatilleri, tüm ailenin bir araya gelebildiği fırsat olarak değerlendiriyoruz. Bir başka grup, tatili tembellik olarak görebiliyor ve hatta gereksiz olduğunu bile düşünenlerimiz var.

Herkese Göre Tatil...

 

 

 

 

bagevi

Uzunluğuna, kısalığına, cebimizdeki paraya, yaşa, ilgi alanına, süreye göre tatil seçeneklerimiz değişebiliyor. Artık e

skisi gibi tatile kalabalık bir turla gitmek yerine, sadece kişinin ne istediğine bağlı olarak düzenlenen kişisel turları tercih edebiliyoruz. Tur şirket

lerine müracaatımız yeterli bunun için. Bir ülkeye, yöreye giderek sadece sanat (müze, galeri, tarihî eserler) üzerine geziler düzenlenebilmekte ve/veya balayı çiftleri için sadece romantik şehir turları, yemekler organize edilmekte. Çocukluysanız, çocuklara hitap eden ve onlarla rahat

bir tatil geçirebileceğiniz Disneyland gibi eğlenceli bir yer veya her şey dahil hizmet veren deniz kenarındaki tatil köyleri seçenekleri tatil plânınızda yer alabilmekte. Küçük otelleri tercih edip, sıcak, samimi, temiz, sevimli, huzurlu bir tatil de gerçekleştirebilinmektedir. Sadece ho

bi amaçlı tatiller de ruhumuza heyecan katabiliyor, adrenalin ihtiyacımız giderebiliyor.

Bunun için trekking, rafting, yamaç paraşütü, dalış turlarına katılabiliriz. Daha sakin geçen fotoğraf çekim gezilerine eşlik edebiliriz. Kaplıcalarda, SPA merkezlerinde, şifa tatilleri gerçekleştirebiliriz. Hatta günümüzde aya seyahate bile yer ayırtabiliriz.

 

Tatil deyince; Gözlerimizi kapadığımızda çoğumuzun beyninde; masmavi deniz, kumsal, güneş, güneşlenmek dörtlüsüyle bir fotoğraf canlanıyor. Güneşlenerek bronzlaşmış bir ten, dinlenmiş huzur içinde gülen bir yüz...

Güneşlenmek deyince; güneşte kalmanın azı ve çoğu zarar elbette. Uzun süreli güneşte yanmak ciltte 2. derece yanıklara sebep olabilmekte, tatiller işkenceye dönebilmekte. Merak edip Sevgili Dr. Mehmet KOBANER’in engin bilgisine başvurunca güneşlenmek ile ilgili şu bilgileri aldım kendisinden:

 

Güneş yanığını moda haline getiren Rus Sosyetesi’ne göre; güneş yanığının olması, aristokrat sınıfa ait

olduğunun bir göstergesiydi.

 

modasayi8cocukNeden Güneşleniriz?

Vücuda besinler yoluyla Pro vitamin-D şeklinde alınır. Güneş ışınlarının etkisiyle deride D vitaminine dönüşür. Bu vitamin, kalsiyum ve fosforun bağırsakta emilimi ve vücutta kullanımı için gereklidir. Kuvvetli kemik ve dişler, bu vitaminin kalsiyumu buralara yerleştirmesiyle olur. Güneşlenmenin sonucu cildin güneş yanığı kırmızıya döner. Bu nedenle kırmızı renk yaşamı gösterir. Neolitik dönemden bu yana ölenin aşı boyasıyla kırmızıya boyanması; Mısır lâhitlerindeki, hatta bölgemizde bulunan kabartmalarda izlerine rastladığımız kırmızı renkli boya, ölüme karşı çaresizliğimizin giderilmesine yönelik bir çabayı göstermektedir. Pagan dönemi rahipleri kırmızı giysiler giyerlerdi. Neolitik dönemde çocuğu ölen anneler evin ocağının altına bu cenazeleri yüzlerine kırmızı aşı boyası sürerek gömerlerdi.

Güneş yanığının moda haline gelmesini Ruslar sağlamıştır. Rus Sosyetesi soğuk kış günlerinin ardından yazı Karadeniz kıyılarında yanarak geçirirlerdi. Güneş yanığının olması kişinin aristokrat sınıfa ait olduğunun bir göstergesiydi.

Güneşte yanmak kuzey ülkeleri için böylesine prestijliyken, güneşin fazla olduğu sahillerde Fransa’da, İngiltere’de asaletin ölçüsü yüze sürülen kurşun tuzu, pudra sürerek beyazlanmak ve peruk takmaktan geçmekteydi. Sağlık için kronik kurşun zehirlenmesi ve parazitler sebebiyle sağlığa her ikisi de zararlıydı.

 

“Güneşlenmek” ile ilgili bilgiler için Sevgili Dr. Mehmet KOBANER‘e çok teşekkür ediyor ve yöremizdeki nostaljik tatil algısına şöyle bir bakalım diyorum. Çok eskiden şehir merkezi olan Yağ Camii, Büyük Saat, Küçük Saat gibi yerlerde oturan yöre halkı tatillerde yani yaz aylarında daha serin olduğu için -ki Seyhan Barajı yapılmadan önce iklim çok farklıymış, nemsiz ve daha serin- ve kışlık yiyeceklerini yapmak ve dinlenmek için Mahfesığmaz ve Kanal taraflarındaki bağ evlerine çıkarlardı ki bu bağlarda zeytin, meyve, üzüm, sebze gibi yiyecekler ekiliydi. Buralarda dinlenildiği gibi ayrıca ailenin kışlık yiyecekleri de hazırlanırdı. Reçeller, pekmezler, bandırmalar, belbeller (pekmezden yapılan bir tatlı), salçalar, bulgur, tarhana, yufka ekmek, turşu gibi yiyecekler elbirliği ile hazırlanırdı.

 

Tatil demek belki de döneceğin yeri özlemektir.

Tatil demek belki de sadece durmak, kendini dinlemektir.

 

Daha sonraları ise artık bağ evlerinin bulunduğu yerlerin de sıcak olmasından kaynaklanan sebeple ve sayfiye evi modasının çıkmasıyla, bölge halkı Bürücek, Namrun, Tekir, Pozantı gibi yaylalara, köy evlerine, Mersin, Karataş Yumurtalık, Arsuz gibi kıyı şeritlerinde deniz evlerine gider oldu. Yaylalarda da yine dinlenildiği gibi, bağ evlerinde olduğu gibi kışlık yiyecekler hazırlanır; yürüyüşlere çıkılır; çamaşırlar yıkanır; tertemiz çam kokuları arasında kuruyan çamaşırlar kömürlü ütülerle ütülenir; kolalanır; beş çayı hazırlanır; akşam yemeğinden önce hava kararmadan gaz ocakları, lüksler, fenerler yakılmaya hazırlanır; - o zamanlar elektrik yoktu - nakışlar işlenir; çocuklara öğretilir; kitaplar okunur; öğle uykusuna yatılır; iskambil kağıdı oynanır; radyo dinlenir; ağaçlardan meyvelerin olgunlaşması sabırla beklenir ve sonra toplanırdı. Çocuklar çekirgeleri, kelebekleri, kertenkeleleri, sincapları kovalar, kümesten yumurtaları kim toplayacak kavgası yapardı. Deniz evlerine gidildiğinde de bunlara, denize girmenin keyfi, kumsalda oynamak, deniz kabuğu, denizyıldızı toplamak, güneşlenmek, cibinlikte - sinekten korunmak için yatağın üzerine gerilen tülden yapılan

sineklik - yatmak eklenirdi.

 

Günlerin gelip geçip tatilin bitmesinin verdiği hüzünle birlikte eve dönüş hazırlığı başlardı. Anneanneler, babaanneler, dedeler, teyzeler, torunlar, halalar, dayılar, amcalar, kuzenler ile birlikte huzurlu, dingin, keyifli, bereketli tatiller geçerdi hayatımızdan. Tatil anılarını toplar, özenle valizimize yerleştirir, evimize, okulumuza, işimize büyük bir özlemle geri dönerdik.

 

Tatil demek belki de döneceğin yeri özlemektir. Tatil demek belki de sadece durmak, kendini dinlemektir. Tatil demek belki de ruhun ve bedenin yeniden canlanmasını, coşmasını sağlamaktır.




Sayı 8 (Mayıs - Haziran 2012)

Bu yazı 4961 defa okundu.