Monolog ve Diyalog Üzerine Birkaç Söz
Monolog bir düşünme biçimi olmaktan çok bir inandırma yöntemi hatta bir güldürme yoludur. Monologla diyalog, çok zaman kendine inanmakla doğruyu aramak arasındaki ince ayırımı belirlerler. İlkel bilinç monologa yatkındır; aramadan bulabilenlerin, aramadan bulabilme kolaylığına ermiş olanların yada doğuştan böyle bir yeteneği olduğunu sananların görmekten çok göstermeye eğilimli olması doğaldır. Filozofların tarihten bu yana usu iyi kullanmak diye adlandırdıkları durum duygu ve düşünceleri takıntılardan kurtarmaktan başka bir şey olabilir mi?
Bu günün bilgisini aşıp yarının bilgisine ulaşabilmenin yolu soru sormaktan geçer.
Herakleitos ve Parmenides kıldan köprüde karşılaşmış iki keçi gibidirler. Onları birleştiren tek nokta doğruyu arama duygusu ya da istekleridir. Ararken elbette yanılabilirsiniz, ne var ki yanılgınız aramadan bulanların yanılgısından hiç de çok olmayacaktır. Görünen bizi aldatmasaydı yada görünen bilgi üretmek için yetseydi diyaloga hiç gerek kalmayabilirdi.
Bu günün bilgisini aşıp yarının bilgisine ulaşabilmenin yolu soru sormaktan geçer ve de Diyalogu başlatabilmenin en önemli yollarından biri de soru sormaktır. Soru yoksa yanıt var olabilir mi? Soru yoksa sorun da yoktur. Sessizlik düpedüz bir yetersiz ilişkinin kanıtıdır.
Herkesin Monolog yaptığı bir toplumda, karşılıklı görüşmelerin bile bir monolog dizisi görünümü aldığı bir toplumda diyalog sevilen bir şey değildir. Çocuklukta susmaya alıştırılmış, erginlikte sözü dinlenmemiş insanların ileriki zamanlarda çene yarıştırmak gibi bir alışkanlık edinmeleri olağandır.
Diyalog yapmak düşünce üretmenin en güçlü, en etkili, en tutarlı, en sağlam biçimidir. Dogmaların öğretileri bastırdığı, önyargıların inanç yerine geçtiği, bağnazlığın her yerde kol gezdiği düzenlerde tartışmaya olan gereksinimiz her geçen gün artıyor. Diyalogda önemli olan birinin öbürünü bastırması değil insanların birlikte fikir üretmeleridir. Gerçek bir diyalog içenlikli olmaktan geçer.
İlk bakışta kolay bir şey gibi gelir ama içtenlikli olmak hiçte kolay iş değildir. Gerçekte içtenlikli adam oyunu oynayan içtensiz insanların dünyasında yaşıyoruz. İçtenlikli olmak başlı başına kişisel bir yetkinlik sorunudur.
Not: Afşar Timuçin’in ahlaksızlık üzerine adlı yazısından yararlanılmıştır.
Ahmet İhsan Çay
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları