Renkler Dans Eder Adana’da
Geçen yıllarda Hopa’da görev yapan bir arkadaşım Adana’ya ziyaretime gelmişti.
Arkadaşım “Güney’in doğal güzelliğine bayılıyorum.” deyince çok şaşırmıştım. Şaşırmamak mümkün mü siz söyleyin? Yeşil örtüsü ile dillere destan olmuş Karadeniz’in göbeğinden gelen biri, Adana’nın doğal güzelliğine gıpta ettiğini söylüyor.
Arkadaşım şaşkınlığımı anlayınca sözlerini savunma ihtiyacı duydu zaten: “Bizim oralarda sadece bir renk var… Yeşil… Halbuki sizin buralarda Kırmızı, sarı, mavi veya yeşil hepsi beraber. Siyahınız hatta beyazınız bile başka güzel. Bırakın her mevsimi, her sabah başka bir güne doğuyorsunuz. Ve başka bir renge…
Karadeniz’in yeşili güzel ama bir müddet sonra monotonluk içinizi sıkıyor. Güneş de uzun süre kendini göstermeyince insan depresyona giriyor.
Halbuki buradaki renklerin çeşitliliği coşku yaratıyor.” Jetonum düşüverdi… O an dostumun haklı olduğunu düşündüm ve kendime sordum. “Karadeniz’de bir hafta tatil yapmak güzel olur, ama devamlı orada yaşamaya ne dersin?”
Ve o gün bu gündür günlerimin renklerini doya doya yaşarım. Örneğin köyümdeki evimde bu yazıya başladığım gün , toprakla öpüşecek kadar yere inmiş bulutların yarattığı grimsi yeşil ile hüzünlenerek, bir haiku(*) yazmıştım;
“Yapragı da mı boyadı grisne, göktek bulut?”
Ama yazımı bitirdiğim ertesi gün hava açmıştı ve güneşin ışığıyla coşan renkler adeta ben buradayım diye bağırıyordu. Sarı saçlarına hayran olarak evlendiğim eşime hitaben;
“ Parlar saçların günesn rengn bana tasıyarak.” diye yazıvermişim birden.
***
Lafı buraya kadar niye mi getirdim? Anlatmak istediğim biz Adanalıların renklere olan tutkusudur. Hayatımızda eksik bir şey kalmaması uğruna renklerin peşinden koşar dururuz. Mesela beyaz… Koşmaz mıyız peşinden? “Yok öyle bir şey.” diyenler için söylüyorum. Toroslar’a kar görmeye gitmediniz mi hiç? Çocuklarınız “Baba!” veya “Anne!” “Bu pazar kar görmeye gidelim!” demedi mi bir kere bile olsun? Böyle bir şey olmadıysa bile, doğuda “yaşama konulmuş engel” anlamına gelen kar, bizim kentlerimize 10-15 yılda bir düşünce çoluk çocuk hep beraber bayram etmemize neden olmaz mı?
Ama en önemlisi (başka bölgeler için söylüyorum) kara kışın kasıp kavurduğu günlerde, hatta Toroslar’da bile henüz kar kalkmamışken, biz Çukurovalılar baharın renklerini kucaklamaya hazırlanmaz mıyız? Ruhumuz, yeni renklerin peşinde yolculuğa çıkmak için kıpır kıpır kıpırdamaz mı? İnanmayanlar şöyle bir çevresindeki insanlara baksın. Ve doğaya... Bir Pazar sabahı Seyhan Gölü etrafında dolaşıversin veya Yüreğir’in sokaklarında... Sonra da Hopalı dostumun söylediklerini bir kez daha düşünsünler. Yeşil bile olsa tek renk güzel mi acaba?
(*) Haiku; Üç satır ve 17 heceden oluşmasının kural olduğu, Japonya kaynaklı bir edebiyat türü
Haluk Uygur
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları