Sanatın İçindeki Yaratıcı Güç
Ayber her yaptığı projeden haz alan bir ressam. Bugünlerdeki yeni projesi ise Acıbadem Hastanesi Onkoloji Servisinde tedavi gören sekiz özel kadına verdiği resim dersleri. Ve yeni hazı; bu kadınların dünyasında yarattığı farklılık ile duyduğu mutluluk…
Proje Nasıl Doğdu?
Psikolog Göksu Telmaç'ın beni araması sonucu doğdu diyebiliriz. 2010 yılında geçirmiş olduğum bir takım operasyonlar oldu. Hem anne hem baba tarafından kötü bir genetik mirasa sahiptim. Hemen hemen her yıl yakın ya da uzak ailemdeki kadınlardan biri meme, rahim veya yumurtalık kanserine yakalanıyorlardı. Tedbiri elden bırakmamak için 20 yaşımdan bu yana her 6 ayda bir kontrol amaçlı mini check-uplar yaptırıyordum. Bu dönemde genetik araştırmalar pozitif çıkınca, doktorum koruyucu tedavi olarak ameliyat olmamı önerdi. Günümüzde Angelina Jolie sayesinde gündemde olan ameliyatları hiç düşünmeden kabul ettim. Bir saatli bombayla yaşamaktansa risklerini minimuma indirecek bu yöntem, bana çok daha doğru geldi.
2010 yılında ameliyatlarımı oldum. Başarılı geçen operasyonlar ve sonuçları ne kadar mutluluk verici olursa olsun, bir kadın olarak benim için zor bir süreçti. Bu dönemi atlatmam için en büyük destek ailem, dostlarım ve sanat oldu. Üretmek, öğrenmek, öğrendiklerini paylaşmanın hazzı, bu sürecin benim için çok daha zengin olmasını sağladı. Sanat sayesinde içimde yaşadığım, kendime bile itiraf edemediğim, korku ve kaygılarım artık resimlerimde ifade buluyorlardı ve bu yaratım süreci benim için mutluluk veren vazgeçilmez bir yol olmuştu.
Bu süreçteki hikayemibildiği için, Acıbadem Onkoloji Servisi’ nde tedavi gören bir gruba danışmanlık yapan Göksu Hanım, bundan 4 ay önce beni arayarak bu gurupla beni tanıştırmak istediğini söyledi. 8 kadınla ilk tanıştığımda birçoğu yeni konulan hastalık tanısının şokunu yaşıyordu. Kiminin kemoterapisi yeni başlamış, kiminin operasyonları devam ediyordu.
İlk gün buluştuğumuz o minicik odada sanki bir kum fırtınası vardı. Herkes zorla ayakta kalmaya çalışıyordu. Bu fırtınanın ortasında bir ses (ben) gülerek sanattan ve sanatın insanlar üzerindeki etkisinden bahsediyordu. Bu konuşma esnasında birçoğunun gözünde "bu kadın da nerden çıktı şimdi biz ne dertteyiz o bize ne anlatıyor" bakışı vardı. Ama kibarlıklarından bir şey demeden sessizce dinlediler. Onları tanıdığım ilk andan itibaren içimden bir ses hep ‘’ neden sende işe yarayan bu yöntem onlarda da işe yaramasın’’ diye sorup durdu? Neden renklerin büyülü gücü onları da sarmasın, neden kelimeler duyguları anlatmaya yetmediğinde simgeler ve şekiller devreye girmesin? İyi ki o sesi dinlemişim.
Birkaç gün sonra Göksu Hanım’ ı arayarak, eğer hastanede uygun koşullar yaratılabilirse bu hanımları boyalarla tanıştırmak istediğimi, onlarla resim yapma arzumu dile getirdim. Sağolsun, farklı bir bakış açısına sahip olan Göksu Hanım bu isteğimi mutlulukla kabul etti. Acıbadem’in büyük destekleriyle bize ayrılan odada, ilk derslerimize böylece başlamış olduk.
Daha Önce Böyle Bir Proje Yaptınız mı?
Yaklaşık 7- 8 yıl önce kısa bir süre Balcalı Hastanesi Onkoloji Servisi’ nde yatan çocuklarla resim çalışmaları yapmıştım. Bölüm Başkanı Prof. Atila Tanyeli, o dönem çalışmalarıma çok destek oldu. Daha sonra O’ nun önerisiyle Çocuk Kanser Derneği’ ne katılarak, çalışmalarıma 2014 yılına kadar bu çatı altında devam ettim.
Acıbadem Hastanesi'ndeki bu proje kendi enerjisiyle inanılmaz güzellikte ilerliyor ve çoğalarak büyüyor. En başta bizim ‘Acıbadem şekerleri’ yani dünya güzeli 8 güçlü kadın var. En büyük destekçimiz olan Acıbadem yetkilileri, proje boyunca güler yüzleri ve yardımseverlikleriyle her konuda bizlere destek oldular.
Daha sonra proje geliştikçe aramıza yeni dostlar katıldı. Benim de üyesi olduğum, her çalışmalarına keyifle katıldığım ‘’Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu’’ üyeleri, aynı zamanda arkadaşlarım Müge ve sen, bize katılarak her anımızı görüntülemeye çalıştınız. Çektikleriniz harika fotoğraflar. Heyecanımıza heyecan kattı.
Sizce Sanat Tedavi Sürecine Nasıl Bir Katkı Sağlayacak?
Aslında bu yöntem bir ilk değil, 1940'larda Amerika’da doğan ve tüm Avrupa’ya yayılan "sanat yoluyla terapi” yöntemi, gelişmiş birçok ülkede hala hastanelerde psikologlar ve sanat terapistleri tarafından uygulanmakta.
Bu yönteme dışavurumcu sanat terapisi deniyor. Kısaca kişinin kendi içindeki duyguları sanat yoluyla dışa vurma biçimi. Bu terapi yönteminde boyalar, renkli kağıtlar gibi elle tutulur malzemeler yada sanatın değişik dallarından faydalanılıyor. Resim, dans, müzik, drama bu terapide kullanılan çeşitli sanat dallarına birer örnek.
Kısacası; sanat terapisi sözün bittiği, yetersiz kaldığı yerde başlıyor. İnsanları iyileştirmek ve onları dönüştürmek bu sistemin tek hedefidir. Benzerlikleri olan PsikodramaYöntemi’ ndekişilerin problemlerini doğrudan ortaya konmakta, dolayısıyla daha sert geçişler yaşanmaktadır. Oysa sanat terapisinde geçişler çok daha yumuşaktır. Kişi kendisinin anlatmak istediği kadarını ortaya koyar. İstemediklerini ise kendisine saklar. Yani bu yöntemle doğrudan probleminiz hakkında konuşmak durumunda kalmazsınız. Bunun yerine; bu problemi sanat yoluyla, daha estetik, daha yumuşak bir şekilde ortaya koyarsınız.
Sanat terapisinde metaforlar ve semboller kullanılır. Ortaya çıkan işler problemi birebir yansıtmak zorunda değildir. Kişilerin kendi acılarıyla yüzleşmesi imkansız ya da çok zorsa bu yöntem etkin bir şekilde kullanılabilir. “Yaptığım şey bende değil, kağıt üzerinde. Benimle bir alakası yok. Sadece içimi döktüm” düşüncesi, insanların içindekileri daha rahat ortaya dökmesini sağlıyor.
Başladığımız günden bu yana plastik sanatlardaki birçok malzemeyi kullandık. Şimdi içinde psikoloğumuzun ve benim de çalışmalarımızın yer alacağı, belge niteliğinde fotoğrafların olacağı bir sergiyle çalışmamızı tamamlayacağız. Proje burada biter mi, diye sorarsanız kesinlikle bitmez derim. Asıl yolculuk şimdi başlıyor. Sanatla tanışan 8 harika kadın, artık bu sürecin en önemli kahramanları.
Hedefiniz Nedir?
En büyük idealim; başlangıç, gelişme ve dönüşüm sürecine şahit olduğum bu projenin yayılması. Benzer projelerin birçok hastane ve kuruluş için tedavilerde tamamlayıcı destek olarak kullanılmasıdır. Bu 8 kadının yaşadığı sürecin güzelliklerini, dönüşümün etkisini sergi sırasında bizzat onlardan dinleyecek ve çıkacak kitabımızda okuyacaksınız.
Projenin Devamını Düşünüyor musunuz?
Eğer uygun koşullar gelişirse, seve seve böyle projelerde yer alıp destek olmayı ve rehberlik yapmayı istiyorum.
Gelecekteki Planlarınız Nelerdir?
Şuan üzerinde çalışmakta olduğum bir projem daha var. Çukurova'da kulaktan kulağa anlatılan efsaneleri günümüz çocuklarına anlatan bir kitap hazırlamak. Bu çalışmanın araştırma ve yazım aşaması tamamlandı. Seçmiş olduğum 7 efsaneyi 30 çocukla beraber resimliyoruz 18 Eylül’de kitabımızın da hazır olacağı “Geçmişten Günümüze Efsaneler" konulu sergimizi açacağız.
8 kadının büyük bir heyecanla ilk defa sanat ile buluştuğu tuallerindeki eserler 25 Mayıs günü Acıbadem Hastanesi'nde sergilenmeye başlayacak. Tabi benim ve Müge Köstem' in fotoğrafları aynı sergide olacak. Lütfen hayatınızda sanata yer verin. Boyalarla, kalemlerle, fotoğraf makineleriyle yada bir keman ile. Bakın dünya ne kadar güzel bir yer.
Nazan Gökkaya
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları