Sisli Bir Aşk Hikayesi II
Haberci Demir Kapı’dan Antak-ya’ya girdiğinde Latin Kontu Bohemond, Haşhaşilerle bir anlaşma yapmaya çalışıyordu. Haşhaşiler Bohemond’un yakın bir adamını öldürmek zorunda kaldıkları için kendinden özür diliyorlar ve Kehf Kalesine davet ediyorlardı. Kont’a yaptıkları bu yanlış karşısında herkesin içinde onun söyleyeceği birisini öldüreceklerdi. Bu Bizans imparatoru olsa bile mi ? Bizans imparatoru olsa bile; dediler… Haberci, “Büyük Bohemond, Rubenidler oğlun Philip’i esir etmişler, fidye istiyorlar.” dedi. Bohemond başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetti. Rubenidler güvenilmezdi. Daha birkaç yıl önce karısını ve kendini davet ettikleri Bağras Kalesi’nde tutsak etmişlerdi. Gerçi kendisi de dünürü Leon’dan aldığı yüklü borcu ödememişti ancak o başka bu başkaydı.
Takas yapalım denmiş, önce Hemite’ye gelmesi gerekiyormuş. Küçük bir birlikle Darbı Sek (Trapesak)’ dan Çalan’a oradan Sarıseki’ye indiler. Sarıseki’nin taşlarını elleriyle okşadı, onarımında emeği çoktu. Yüzlerce yıl sonra burasının askeri alan içinde kalmasına rağmen park yeri yapılmak için yıkılacağını, askeri alan içerisinde olduğundan fotoğraflarının son yüz yıldır çekilemeyeceğini de bilemezdi. Yol boyu yerleşim yerleri yakılıp yıkılmıştı. Az bir odun ve sudan başka insanların vereceği bir şey yoktu.
Yerliler buraları terk etmiş, kurtuluşu olmayan bir ölümden kurtulmak gayretiyle kayalıklardaki yarlara kaçmıştı. İstilacılara karşılık vermek için açılan her ağız kılıç zoruyla hemen kapatılıyordu. Vuranlar için kendi inancından olması da önemli değildi. Dağlarda yılgın, korku içinde, inançlarını yitirmiş yığınla insan vardı. Sarıseki civarında Yunus Sütunları denilen bölgeye geldi. Hazreti Yunus’un balığın ağzından çıktığına inanılan yer burasıydı. Bohemond İncil’den önce Herodot tarihinde de benzer olaydan bahsedildiğini hatırladı. Sarıseki’den sonra denizle dağ arasındaki dar bir bölgede Büyük İskender Darius ile burada savaşmıştı.
Daha sonra da Roma iç savaşlarında Pesinus Niger ile Septimus Severus. Baskın yemesek diye düşündü, çevrede Danişmend akıncılar vardı. Sanki topraktan çıkıyorlar ve vurup kaçıyorlardı. Bin yıl önce de ‘Özgür Kilikyalılar’ denen bir grup İssos’u yağmalıyordu, kadınları değerli eşyaları alıp dağlara kaçıyordu da, Adana’nın Roma Valisi Cicero döneminde ancak barış sağlanabilmişti. Ancak şimdi ortalıkta savaş ve belirsizlik vardı. Roma dönemi tiyatrosunun yanı başında bazalt taştan yapılmış küçük bir kale kendisi için fazla küçüktü.
Bin yıl sonra bu kalenin bazalt kesme taşları köylüler tarafından sökülüp götürülecekti. Bohemond bunu da bilmiyordu. Dağlardaki “Mancınık Kalesi”nde kalmaya karar verdiler. Bu kale Rubenid düşmanı Hetumidler tarafından yapılmıştı. Kendi soydaşlarına düşman olan bu insanlar kendilerini Haçlılar’a daha yakın hissediyorlardı. Kale günümüz Rabat köyünden yukarda 700 metre yükseltidedir. Kitabesinde 1290 tarihinde Hetumid Stephan döneminde yapıldığı yazıyordu. Mancınık Kale kitabesini yirminci yüzyıla kadar koruyan sayılı Çukurova Kalelerinden birisi olacaktı, Bohemond bunu da bilmiyordu. Sabah Toprakkale’ye geldiler. Buraya bir dönem sahip olan Hamdani soylu Araplar nedeniyle “Till Hamtun - Hamdani Tepesi” deniliyordu. Stratejik olan bu kale Haçlıların elindeydi. Geceyi burada geçirdi. Kötü bir rüya gördü.
Kuzey Fransa’da küçük bir derebeyi olan babasının ölümü yönetimin büyük kardeşin eline geçmesi, daha sonra güneye İtalya’ya gelmeleri burada yeni bir derebeylik kurmaları ve Haçlı seferlerine katılmaları, politik manevralarla Antakya’ya yerleşmeleri gözlerinin önünden geçti. Bağras kalesini kendileri yapmıştı. Selahattin Eyyubi’nin kendi kalelerini alması, ardından, Rubenidlerin açıkgözlülükle kaleyi ellerinden alması, sonra kaleyi kuşatmaları, sonra eski bir hileyle kaleyi yeniden almalarını hatırladı. Hileyi Bizans’tan öğrenmişlerdi. Bizans’ın Rubenidlere Feke Kalesi’nin alımı sırasında yaptıkları hileyi, bir daha Rubenidlere karşı kullanmışlardı.
Kuşatılan kalenin kime ait olacağı iki taraftan birer askerin eşit şartlarda dövüşmesi ve yenen tarafın kalenin sahibi olması anlamına gelen bir anlaşmaydı. Bağras kalesinin yeniden alınımında da yenilmesi beklenen Haçlı şövalyesinin yardımına gizlice atılan küçük bir ok gelmişti. Kaledekiler hiçbir şey anlamadılar. Kale yeni sahiplerine teslim edildiğinde de iş işten geçmişti. Rubenidlere kaleden bağırmıştı “Bu bir Bohemond oyunudur.”Oğlunu Hemite’de alacağı söylenmişti. Ancak yükselen büyük otlar vardı ve bunların arasından fırlayan aslanlar zaman zaman askerlerini yaralıyordu. -Oğlum ben geldim. Ben baban…Oğlu Philip’in uzun sarı saçlarını ve ince boynunu, çalı çalı, ağaç ağaç, tepe tepe arıyordu. Yürüyecek hali kalmamıştı. Adamları yolda kalacağından korkuyordu. Direnci kırıldı.Takas yapılması ve Toprakkale’nin Rubenidlere verilmesine karar verildi. Burası kutsal bir alandı. Yanı başında Kutsal Meryem ormanı uzanmaktaydı.
Rubenidler Toprakkale kendilerine verildikten sonra Philip’i vereceklerini kutsal değerler üzerine yemin ederek kabul ettiler, tıpkı kendilerinin Bağras’ta yaptıkları gibi.. Bohemond’un Bağras oyunu sonrası bunun gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bohemon Haçlıları Toprakkale’nin kuzey batısındaki Bizans köyünde topladı. Uzaktan atın üzerinde Philip görülüyordu. Haçlılar kaleden çıkıp Bohemond’unu yanına gelerek kaleyi Rubenid’lere bıraktılar. Oğlu Philip bir atın üzerinde kendilerinden uzaklaşıyordu. Adamlarına atı tutmalarını söyledi. Philip atın üzerine bağlanmış ve ölüydü. O arada kaleden bir ses yükseldi;
“Bu bir Rubenid oyunudur.”
Mehmet Kobaner
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları