Uçan Balon
İplerin ucundan tutmazsanız balonlar hızla uçarlar....
Ama bu özgürlükten çok, yüksekliğin yarattığı basınçla patlamaya yol açar...
Bir anne nasıl olurda, küçücük çocuğunu, trafik lambalarında araba altında kalabileceğini bile bile sokaklara salabilir? Hep bu soruyu sorarım kırmızı ışıkta beklerken mendil satmak üzere camıma yaslanan çocukları görünce. İçim cız eder. Ben henüz anne değilken bile içim böyle sızlıyorsa, nasıl olur da onlar rahat uyuyabiliyorlar diye hep sorarım kendi kendime. İşte bu sorular ve bulamadığım cevaplar yüzünden küçük bir hikaye daha oldu hayatımda anlatabileceğim. Dinlemek ister misiniz?
Ben Bir Kördüm!..
Yeni bir proje için fotoğraf çekme heyecanıyla dernek ile tanışmaya gittiğimde ilk olarak duydum seslerini. Bu sesleri fotoğrafa yansıtabilme heyecanı sardı bir anda... Küçük iki katlı, şirin bir evdi gördüğüm. Bahçesi top oynayan gençler ve çocuklar ile dolu. Aslında sıradan bir durumdu dışarıdan geçen biri için... Çocuklar top oynayıp, eğleniyorlardı işte... Yürüyüp geçebilirsiniz yanlarından ve sıradandır her şey. Çünkü bizler sıradanızdır ve bu sıradanlık birçok şeyi görmemek üzere kör etmiştir gözlerimizi. Bir düşünün lütfen! Çevrenizde ne kadar böylesine körler var! “Peki ya sen!” diyebilirsiniz? Evet, ben de kördüm ta ki dernek ile tanışana ve projelerine ortak olana kadar.
Sevgisizliğin Yarattığı Öyküler...
Adana’da gözleri de çok iyi gören, aynı zamanda çok büyük yürek taşıyan insanlar var. Uçan Balon Gençlik Ve Çocuk Derneği başkanı Prof. Dr. Fazilet Aksu ve Nesrin Açıkgöz bunlardan ikisi. Fazilet Aksu aynı zamanda bir bilim insanı. Nesrin Hanım ise emekli ...
Nesrin Hanım’ın anlattığı öyküler ve hayat hikayeleri karşısında şaşkın kalıyorsunuz. Eğitimsiz ailelerin çocuklarını bir rant olarak görmesinden yakınıyor. Sevgisizliklerinden, sahiplenmemelerinden, her şeyi yapmaya hakları olduğunu düşünmelerinden şikayet ediyor. Ne acı diyorsunuz! Şaşkınlıktan yüz ifadeniz değişmiş pür dikkat kesiliyorsunuz...
Düşünmeyi Öğrettin!..
Mutsuz Oldum!..
Çok dramatik, hüzün dolu hayatlar var bu evdeki odaların içinde ve derneğe gönül koymuş insanların kalplerinde. Bir tanesi öyle bir ders vermiş ki onlara;
Çok sorunlu, sürekli saçma istekleri olan bir genç, Nesrin Hanım’ın sabrı sayesinde değişmiş ve bunun sonunda da ona dert yanmış;
-Nesrin anne neden beni değiştirdin? Ben ne güzel boş bir insandım. Şimdi düşünüyorum ve mutsuzum. Bana neden aklımı geri verdin?
Başka bir hayat hikayesi ise, bir mendil satıcısı çocuğun hikayesi...
Çok düzgün görünümlü, sevimli küçük çocuk, tabi ki yıllar geçmiş büyümüş. Nesrin Hanım, onun annesine “Artık eline yakışmıyor biz masraflarını karşılayalım da mendil satmasın’’ diye teklif ettiğinde, annenin cevabı çok içler acısı:
“Hocam! Evin ikinci katını da çıkalım, söz sonra bıraktıracağım”.
Sokak Çocukları Derneği
Derneği kısaca anlatmak gerekirse; Adana Sokak Çocukları Derneği 1996 yılında kurulduğunda amacı, sokakta yaşayan, sokakta çalışan, madde bağımlısı olan, evden kaçmış, dilendirilen çocuklara ulaşılması, bu çocukların eğitime kazandırılması, yemek, giysi gibi ihtiyaçlarının karşılanması, sosyal-kültürel eğitim verilmesi, kısaca bu çocuklarının ailelerine ve topluma kazandırılması idi.
Dernek bu amaçla çalışmalarına başladığında her geçen gün amacını biraz daha aşarak sadece yukarda tanımladığımız ve genel olarak sokak çocukları adıyla anılan bu çocuklara değil, henüz sokağa çıkmamış ama çok güç koşullar altında yaşayan (çalışarak, okula gitmeyerek, yetersiz beslenen, aile parçalanması yaşayan, dolayısıyla her an sokağın çocuğu olma potansiyeli olan) diğer tüm çocuk ve gençlere hizmet götürmeye başladı.
Mutluluk Bireysel Olmaz
Dernek başkanı Fazilet Aksu’nun hayat felsefesi hepimize örnek olması gereken cinsten;
“Mutluluğun bireysel ve çevreden bağımsız olacağına inanmıyorum, ne zaman yakın-uzak çevrem mutlu olabilirse, ben de ancak o zaman gerçek mutluluğu yakalayabileceğim. Tanımadığım bir insanın bile acılar, çaresizlikler içinde yaşaması uykularımı kaçırmaya yeter. Ne yazık ki tanıdığımız-tanımadığımız çok insan bu koşullarda yaşıyor ve bizler çok az şey yapabiliyoruz.”
İşte bunu başarmak için okuma oranı çok düşük kenar mahallelerden birindeki öğrencileri, üniversiteyi ikinci öğrenim kazanmasına ragmen her şeyini karşılayarak okutmuşlar, çünkü onlar biliyorlar ki bu genç tüm mahalle için örnek olacak.
Fazilet Aksu’nun İsteği
Sevgili Fazilet Aksu’nun bu kadar emek ve çabalarına rağmen bizlerden tek bir beklentisi var!
İnsanlardan bu çocuk ve gençleri sevmelerini bekliyoruz, onların yaşadığı koşullar düzelmedikçe tüm toplumun yaşadığı koşulların her gün daha da zorlaşacağını bilmelerini istiyoruz. Başkalarını önemsemiyorlarsa kendilerini önemsemelerini istiyoruz. El birliği ile dezavantajlı konumda yaşayanlara yardımcı olmazsak bizim de bizim çocuklarımızın da dezavantajlı konuma düşebileceklerini hatırlatmak istiyoruz. Kısacası amacımızın bu konuda faaliyet gösteren bir kaç derneğin değil bu toplumda yaşayan tüm bireylerin amacı olmasını istiyoruz.
“İşte Biz” Projesi
Dernek sadece sokaktaki çocuklara ve gençlere öğlen sıcak yemek verip, kıyafet ya da kitap yardımında bulunmuyor, ayrıca çok güzel projelerle onları yetiştirip, topluma kazandırmayı da amaç ediniyor. “İşte Biz” projeleri buna en güzel örnek.
Bu proje için otuz genç seçilmişti, onar kişilik atölye gruplarında grafikerlik, kaynakcılık ve aşçılık konularında eğitim verildi. Sadece kalifiye eleman yetiştirmek değildi amaçları, aynı zamanda sosyal ve psikolojik destek de sağlanarak gençlerin ufkunu da değiştirmekti ve tabiki işe yerleştirme amacını da taşıyordu.
Biz dört fotoğrafçı arkadaş (Ben, Emel Karakozak, Erhan Yelekçi ve Mehmet Emin Arıcı), bu güzel insanların “İşte Biz” projelerinin çekimlerine heyecan ile başladık. Ne yapabilirdik? Aralarında istekli olanlara fotoğraf öğretmek için bir eğitim verdik. Kurs sonunda sergi için fotoğraf çekimleri yaptık, çekimler için gerekli olan fotoğraf makinelerini ise Türkiye’deki önemli fotoğrafçıların fotoğraflarını derneğe bağışlaması ile sağladık.
Projedeki çalışma ortamlarında yani atölyelerden oluşan, hem çocukların çektiği ve bir de bizim onları çektiğimiz fotoğraflardan oluşan sergiyi, kalabalık bir katılım eşliğinde açtık.
Sanat böyle bir şey; her an kör olan gözlerini açabilir. Bazen bir fotoğraf projesi ile bazen ücra bir köyde yaşlı bir teyzenin hayat hikayesi ile hayatı öğretir ve en önemlisi ne kadar sıradan olduğunu yüzünüze vurur…. İşte sanat böylesine güçlü bir bilimdir.
Yazı: Nazan Gökkaya
Fotoğraf: Ali Erbil, Emel Karakozak, M. Emin Arıcı, Erhan Yelekçi