Yunanistan'da Bir Hafta
Yunanlı bir karagöz ustası; Yiannis Hadjis
Yiannis Hadjis Yunanlı bir Karagöz ustası. (Nereden çıktı bu diyeceksiniz. Yunanlı karagözcü olur mu? Olur. Ege ve Marmara ortak kültürü bir çok geleneksel mirasın paylaşımlarından özleşmiştir. Ama onların karagiözis’i ile bizim karagözümüz farklı. Resimde Görüldüğü gibi.) Geçtiğimiz yıllarda 13 kare etkinliklerinden birinde, Altın Koza, UNIMA ortaklığı daveti ile Adana’da gösteri yapmıştı.
Adana’da yaşadığı 5 günlük mutlu saatler aklından hâlâ çıkmamış. Eşi ile gelmişti. Eşinin ailesi İzmit yöresinden bir mübadil. Türkçe tercümanlık yapıyor aynı zamanda Yiannis’e.
Neyse; onlar da beni eşimle bir festival aracılığı ile davet ettiler Yunanistan’a. Vlasti Earth Festival. Kendileri Selanik’te oturuyorlar. Biz de eşimle beraber bu daveti geri çevirmeyip Selanik’e gittik. Bizi Yiannis’in çalışma ofisi olarak ta kullandığı hemen kapı komşusu bir dairede misafir ettiler. Adamın müthiş bir kütüphanesi var. Karagöz üzerine bizim bir çok kütüphanemizde bile olmayan Türkçe kitapları var. Makara ve kaset, ses kayıtları ve de CD, DVD kayıtlar koca bir duvar rafı dolusu. Aynı zaman da iyi bir ressam ve karikatürist. Bu yüzdende iyi bir tasvir yapımcısı. Bir iki saat dinlenip yemek yedikten sonra bizi gezmeye çıkardılar.
İlk durağımız Atatürk’ün doğduğu ev. Ondan sonra, Osmanlı mirası hamam ve bir cami kalıntısı. Akşam üzeri de Yedikule Zindanı’na gittik. Ve Selanik’i yukarıdan gören bir tepeye çıktık. Evet, tıpkı İzmir! Ertesi gün çarşı gezdik. Akşam üzeri Hanımları baş başa bırakıp biz Yiannis’in gösteri yapacağı köye gittik. Yol boyu telefonu hiç susmadı. Omuzu ile başı arasına sıkıştırdığı telefondan randevu defterine notlar alıyor. İlçe belediyeleri gösteri randevusu istiyorlar. Bir yılda toplam 220 gösteri yapıyormuş. Defteri gösterdi. Temmuz ayından itibaren, ta Aralık ayına kadar bütün günleri dolu. Üstelik Gösteri başına 250-300 Euro alıyor.
Kıskandım doğrusu. Biz 20-30 gösteri yaptığımız zaman öpüp başımıza koyuyoruz. Kazancımız ise ancak üç te biri. Gösteri yapacağımız köye geldik. Toplu mübadillerin köyü. Tam adını hatırlamıyorum ama Karadeniz-Pontus Derneği’nin bahçesi. Evet, yanlış okumadınız Karadeniz- Pontus Derneği.
Dernek binası küçük bir Karadeniz kentinin Etnografya müzesi gibi. Bahçeye sandalyeler dizilmiş. Etraf sulanmış. Baloncu, pamuk şekerci, dondurmacı ve kebapçı tezgâhlarını açmış bizi bekliyorlar. Çocuklar ön koltuklarda, ebeveyn ve büyükler arkada, Karagiözis’i seyretmeye gelmişler. Nasıl aynı bizim eski yazlık sinema günlerimiz gibi değil mi? (Bu soruyu 40 yaş üstü olanlar cevaplayabilir ancak.) Gösteri bittikten sonra Selanik’e dönüp, hanımları da alıp doğru sokak tavernalarından birine gidiyorduk.
Selanik’teki 7 günümün beş günü böyle geçti. Bir gün de Denize gittik. Tabî ki Yiannis burada da gösteri yaptı. Bir gün de Tasula’nın (Yiannis’in eşi) köyünü ziyaret ettik. Âşıklar köyü. Köy nüfusunun tamamı Türkiye’nin İzmit bölgesinden. Bir teyze hâlâ Türkiye’de gibi yaşıyor orada. Geldiği günkü gibi. Hiç evlenmemiş. Evi bile olduğu gibi duruyor. Bahçe çiti iri çalı dikeninden. Evinde Türkçe’den başka bir dil konuşulmuyor. Bu köyde birde cenazeye katıldık . Tasula’nın bir yakını idi ölen. Dönmeden bir gün önce de Vlasti’ye Earth Festivale gittik. Harika bir Köy. Gençler çadırlarını kapıp gelmişler bu estivale. Dünyaca ünlü Bir klarnetçi gelmiş orkestrası ile. Ivo Papazov. Yiyecek içecek stantları kurulmuş. Bir adı da “Toprak Festivali.” Organik ürünler satılıyor.
Bize bir salon tahsis edilmiş. Yiannis ile yan yana kurduk perdelerimizi. Çocuklar ağırlıklı idi seyirci olarak. İlk gösteriyi ben yaptım. Hiç gülmeden dikkatle ama sessizce izlediler beni. Ama bitince çok alkışladılar. Hayır, bittiği için değil tabî ki. Soruları öyle olmadığını yani hayranlıklarını anlatıyordu. Gösteriyi eşimin teknik yardımı ile tek başıma yapmıştım. Ama onlar selama 5-10 kişi çıkacak sanıyorlarmış. İstanbul da Galatasaray Lisesi’ni bitirmiş bir genç adam sorulan soruları Türkçe olarak çevirdi ve cevapladı. Bu gerçek karşısında bir kez daha hayranlık duydular. Oyundan sonra festival alanına geçtik.
Hemen yanı başındaki kilisede de nikâh töreni vardı. Davetliler ve gelin-damat, bir davul, trompet, klarnet, akordeondan oluşan orkestra eşliğinde yürüyerek geldiler kiliseye. Gece güzel bir otelde kaldık. Sabah kalkıp köye, köy meydanındaki bir kafeye geldik. Çok sakindi. Kafede bizden başka birkaç kişi daha vardı. O da ne? Hemen yanımdaki masada şat bardakta sulandırılmış rakı vardı. Sabahın bu saatinde. İnanamadım sordum. Evet rakıydı. Sorum üzerine bana da ısmarlamışlar. İçtim. İkramı geri çevirmemek için sabahın o saatinde ben de içtim. Birden aşağı sokakların birinden bir kalabalık göründü.
Bayramlık giysilerini giymiş ailelerden oluşuyordu bu kalabalık. Aklımdan düğünle bağlantı kurdum. Daha sonra öğrendim ki o gün pazardı ve o insanlar kiliseden geliyorlardı. Hepsi kafelere dağıldı ve şnaps, kahve, rakı veya uzolarını içmeye başladılar. Biz de dönüş yolumuza koyulduk. Yolun her iki tarafındaki sık kayın ormanlığı bana Zülfü’nün Karlı Kayın Orman’ı şarkısını hatırlattı. Başladım söylemeye. Ertesi günde sabah erkenden trene bindik. Dönüş yolundaydık.
Yunanistan:
Balkan Yarımadası’nın güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili ülke. Başkenti Atina olan ülkenin nüfusu 10.665.989 kişidir. Selanik: Yunanistan’ın ikinci büyük şehri ve Yunan Makedonya bölgesinin başşehridir. Yunanistan’da Ege denizinin meydana getirdiği Selanik körfezinde bulunan bir şehir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881’de doğduğu şehirdir. Jöntürk hareketi de büyük ölçüde bu şehirde gelişmiştir. 1912’de Balkan Savaşları sonunda şehir Yunanistan yönetimine geçmiştir.
1924 nüfus mübadelesi sonunda Türkiye’de yaşayan pek çok Rum göçmen bu şehre yerleşmiştir. En önemli turist ziyaret yerleri Beyaz Kule, Yedikule Zindanı ve Arkeoloji Müzesi’dir. Sahil şeridinin İzmir’i andırdığı söylenir. 1997 yılında Avrupa kültür başkenti seçilmiştir.
Vlasti köyü Yunanistan’ın Batı Makedonya Bölgesi’nin merkezinde 1240 m rakımda bulunmaktadır. Köy Mouriki (1800 m) ve Siniatsiko veya Askio (2111 m) Dağları ile çevrili, amfi tiyatro görünümünde küçük bir mera gibidir. Köyün etrafındaki alan sedir, çalı, çam, meşe ve kayın ormanları ile çevrili cennet için rezerv edilmiş sanki.Köyün asıl kuruluşu Kayı boyunun bir kolu tarafından geçici olarak yapılmış. Daha sora dağlarda, daha ulaşılmaz ve güvenli alanlarda yaşayan Hıristiyan nüfusun 15. yüzyılda buraya taşınması ile gelişmiştir. 19. yüzyılın sonunda Vlasti nüfusu 6.500 kişiye ulaşmış. Geniş ve zengin meraların olması, hayvancılık ağırlıklı bir ekonomisinin olma sebebidir.
Bura halkının büyük sürüleri vardı. Bu yüzdende çok zenginleştiler. Haliyle yaşayanlar Avrupa’nın en gelişmiş şehirlerine göç etti. Ancak hiç biri anavatan ile bağlarını kesmedi. Köy 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından yakıldı ve İç Savaş sırasında da aynı trajik kaderi yaşadı. Bu nedenle köy sakinleri büyük şehirlere kaçtı. Bugün Yerleşik 2000’den fazla kişi ile tekrar canlı haline dönen köyün kışın nüfusu 25 kişiyi geçmiyor.
Dünya Festivali, Temmuz ayının ilk 15 gününde, 2001 yılından bu yana bu güzel köyde yapılıyor. Bu festival 4-5 gün sürer. Köyün nüfusu 15.000 kişiyi bulmaktadır. Festival kapsamında, konser, geleneksel «gölge» tiyatro, sokak tiyatrosu, film gösterileri, çocuk, resim ve fotoğraf sergiler gibi özel etkinlikler bulunmaktadır. Festival için gelen misafirler spor, dağcılık, dağ bisikleti, gibi çeşitli etkinliklere dekatılmaktadırlar. Ayrıca, konferans, panel, gibi çevre ile ilgili STK’larının katıldığı toplantıların yanı sıra, organik, ekolojik ve geleneksel ürün ve yiyecek stantları da açılmakta.
M. Hazım Kısakürek
Diğer Yazıları
Tüm Yazıları